Alman Efsanesi: Tiger

Roketsan-ATMACA-Banner

Panzerkampfwagen VI veya Tiger, İkinci Dünya Savaşı’nın en ikonik tanklarından biridir. Güçlü topu ve kalın zırhı ile konumunu elde eden bu çelik dev, teknik sorunları yüzünden çok kayıp vermesine rağmen savaş meydanlarının korkulan ve saygı duyulan tanklarındandı. Bu kısa makalede ise Tiger tankının ortaya çıkışı ve genel özellikleri üzerinde durulacaktır.

Almanlar 1937 yılından beri bir ağır tank yapma peşindeydiler. Henschel ve Porsche firmaları uzun zamandır ağır tanklar üzerinde çalışıyordu. Daha önce ağır tank prototipleri hazırlanmıştı fakat seri üretime hazır bir model henüz ortada yoktu. Tarihi de göz ününde bulundurduğumuz zaman bu ağır tankların ve Tiger’in tasarımı özellikle Sovyet tanklarına karşı değil, İngiliz tank ve tanksavarlarına karşı yapılmıştı. Fakat Sovyet ağır tanklarıyla karşılaşılması, Tiger’in ortaya çıkışının hızlanmasını sağladı.

STM Banner

26 Mayıs 1941 tarihi ise Tiger tankı için bir başlangıç olarak kabul edilebilir. Zikredilen tarihte gerçekleştirilen ve Adolf Hitler’in de bulunduğu görüşmelerde, üretilecek olan ağır tankın sahip olması istenen özellikler belirlendi. 8.8 cm KwK topu özellikle istenmekteydi. Fakat Porsche için tasarlanan 8.8 cm KwK’nın, 1500 metreden 100 mm’lik çeliği delebilecek seviyeye yükseltilmesi de gerekiyordu. Ön zırh için istenen kalınlık 100 mm, yan taraflar içinse 80 mm seviyesindeydi.

26 Mayıs’taki görüşmelerde ortaya çıkan bir diğer husus ise derin su geçişi ekipmanlarının tanklara eklenmesi oldu. Bu önemli bir geliştirmeydi çünkü böylelikle köprülerin taşıma kapasitelerinin tankların ağırlıkları üzerindeki sınırlayıcı etkisi saf dışı bırakılacak, daha ağır silahların ve daha kalın zırhların önündeki engel kaldırılacaktı.

Her ne kadar 8.8 cm’lik top istense de Henschel’in aklında 8.8 cm yerine başka bir top vardı: 7.5 cm Waffe 0725. Niyeti hâlihazırda Waffe 0725 ile mücehhez ağır tank prototipi olan VK 36.01’i geliştirmekti. Fakat Eylül 1941’de gelen emirle Waffe 0725’in kullanımı imkânsız hâle geldi. Bunun sebebi ise Waffe 0725’in konik namluya sahip olmasıydı. Hitler bu tip namluların “tanklarında” kullanılmasını istemiyordu. Böylelikle Porsche için tasarlanan 8.8 cm KwK L/56 topu tek seçenek haline geldi. Buna bağlı olarak ise ortaya tamamen farklı bir prototip çıktı: VK 45.01 (H). Bu prototip normal tasarım süreçlerinden geçmemişti. Bu yüzden “toplama” bir yapısı mevcuttu. Birçok aksamı eski Panzer tasarımlarından geliyordu. Yeni olan kısımlar ise Maybach HL210 motoru, yakıt tankları, soğutma sistemi ve derin su geçişi ekipmanıydı.

Görsel 1: VK 36.01

Peki Porsche, Henschel’in karşısına ne ile çıktı? Porsche’nin prototipi olan VK 45.01 (P)’nin alâmet-i fârikası aktarma organlarıydı. İki adet 10 silindirli Porsche 101/1 motorunun ürettiği elektrik ile çalışan iki elektrik motoru, tankın iki paletine ayrı ayrı hareket sağlıyordu. Bu sistemle tank saatte 35 km hıza ulaşabiliyordu. Süspansiyon olarak burkulabilen miller kullanan bu tankın 59 tonluk ağırlığı, her iki tarafta üçer çift bulunan kauçuk kaplı çelik taşıyıcı tekerlere yüklenmişti.

Görsel 2: VK 45.01 (P)

Seri üretim için iki aday vardı. Fakat bir seçim yapılmalıydı. Nihaî karar ise 1942 yılının Ekim ayında alındı. 26 ila 31 Ekim tarihleri arasında Tiger komisyonu iki tankı da detaylı olarak inceledi. Sonuç olarak seri üretim hakkını Henschel kazandı. Porsche için üretilen 90 adet şasi ise Ferdinand veya Elefant olarak da bilinen hücum topuna (Sd.Kfz. 184) dönüştürüldü.

Seri üretime giren model yani Panzerkampfwagen IV Ausf. E’nin üretimi 1942’nin Temmuz’undan Ağustos 1944’e kadar devam eden ve toplam 1354 adet üretildi ve tam 57 ton ağırlığındaydı. Maybach marka motor, tanka saatte 38 km azamî hız sunarken, tankın hareket siası 140 km ile sınırlıydı. Kulesinin dönüş sistemi hidrolikti ve bu kule tankın muazzam topunu taşıyordu: 8.8 cm KwK 36 L/56.

Bu top aslında 88 mm’lik FlaK (FliegerabwehrKanone) yani uçaksavar toplarının, tanklarda kullanılmak üzere değiştirilmiş versiyonuydu. Uçaksavar olmasına karşın Alman General Erwin Rommel tarafından Kuzey Afrika cephesinde İngilizlere karşı hem uçaksavar, hem de tanksavar silahı olarak kullanılan FlaK’lar hakkında yazılan bir Amerikan raporunda, bu topların seri atış yapabildiği ve hareketli hedeflere karşı muazzam isabet kaydettiği belirtilmekteydi. (Fakat bu kullanımın, uçaksavarların çift rollü kullanımı konusunda ilk örnek olduğu söylemi doğru değildir.) Yüksek hızlı ve isabetli bu silahın tank versiyonu olan KwK 36 L/56 topu, balistik başlıklı zırh delici Pzgr. 39 mühimmatı ile 500 metreden 110 mm, 1000 metreden ise 99 mm zırh delme kabiliyetine sahipti. Ayrıca aynı mühimmat ile muharebe şartlarındaki isabet yüzdesi 500 metrede %100, 1000 metrede ise %93 gibi yüksek düzeylerdeydi. Sert kompozit başlıklı zırh delici Pzgr. 40 mühimmatıyla ise 500 metreden 156 mm, 1000 metreden 138 mm’lik zırh delebilirken isabet yüzdesi sırasıyla %100 ve %80 seviyelerindeydi. KwK 36’nın bu başarılı istatistiklerine rağmen Hitler, Tiger tankına namlu çıkış hızı düşük fakat daha ağır çaplı bir silahın kullanılmasında ısrar ediyordu. Bununla birlikte Guderian’a göre bir tankın esas görevi, düşman tanklarıyla mücadeleydi. Fakat Hitler’in istediği tip topların zırh delme kabiliyeti düşüktü. Hitler daha sonra 88 mm’lik topların Tiger’lara takılması konusunda ikna olmuştu.

Görsel 3: 8.8 cm KwK 36 L/56

Tankın bir diğer önemli özelliği ise optik nişangâhıydı. Turmzielfernrohr 9b mücehhezdi ve bu nişangâh atış konusunda nişancıya epey yardımcı oluyordu. 9b 2.5x yakınlaştırmaya sahipken 1944 Nisan’ından itibaren tanklara takılmaya başlanan Tzf 9c nişangâhı 2.5x ve 5.0x olmak üzere iki farklı yakınlaştırma seçeneği sunmaktaydı. Bu ise tankın güçlü topunun daha verimli kullanılmasına yönelik önemli bir geliştirmeydi.

Tiger tankının en büyük sorunu ise mobiliteydi. Bu sorunlar özellikle frenlerden, sızdıran contalardan ve esasen 40 tonluk bir araç için tasarlanmış aktarma organlarından kaynaklanmaktaydı. Bu sorunların çözümü için üretim sürecinde de değişiklikler yapılmaya devam edildi. Tankın bir diğer sorunu ise tamir zorluğuydu. Özellikle taşıyıcı tekerlekler birbiri içinden geçiyordu ve herhangi bir arızada bütün taşıyıcı tekerleklerin sökülmesini gerektiriyordu. Aktarma organlarının sık arızalarının onarılmasının zor olduğunu düşünürsek, mürettebatın zorda kaldığı zaman tankı kullanılamaz duruma getirip terk etmesi anlaşılır hâle gelmektedir.

Tiger’in zırh kalınlığı ise 100 mm ila 25 mm arasında değişmekteydi. Ön zırhı 100 mm, üst gövde yan zırhı 80 mm, alt gövde yan zırhı 60 mm, arka zırhı 80 mm idi. Top blendajı ise 100 ila 110 mm arasındayken, üst ve alt kısımların zırhı 25 mm idi. Fakat 150 mm’lik veya daha yüksek kalibreli topların mühimmatlarının, tankın 25 mm’lik üst zırhını delebilmekte olduğu fark edildi. Böylelikle Mart 1944’ten itibaren tankın üst zırhı 40 mm’ye yükseltildi.

Tankın zırhı hakkındaki bu bilgiler savaş sonrası kaynaklarda mevcuttur. Fakat savaş döneminde hazırlanan Amerikan ve İngiliz raporlarında ön zırh 102 mm (4.02 inç) olarak belirtilirken, yan zırhlar için 62 ve 82 mm değerleri gösterilmektedir. Bir karşılaştırma ile zırh konusu hakkında daha fazla fikir sahibi olmak mümkün. Örneğin 75 mm’lik top ile mücehhez bir Sherman tankı, Tiger’ın ön zırhını kesinlikle delemezken üst gövde yan zırhını delebilmek için Tiger’e 100 metre yaklaşması gerekmekteydi. 76 mm’lik top ile mücehhez Sherman tankları ise Tiger’in ön zırhını 700 metreden delebilmekteydi. Buna karşın Tiger, Sherman tanklarının ön zırhını 1800 metreden delebilmekteydi.

Görsel 4: Görseldeki 1 ve 3 numaralı mühimmatlar Tiger tarafından kullanılmıştır.

Savaşın sonuna doğru ise tanksavar silahların gelişmesi ile bu zırhlar yetersiz hale gelmiştir. Örneğin 1944 yılında Floransa civarında Tiger tankıyla karşılaşan 2. Yeni Zelanda Tümeni’ne bağlı bir birlik, 17 pound’luk İngiliz topları ile Tiger’in zırhını delmeyi başarmıştı. Tunus’taki muharebelerde de 6 pound’luk İngiliz tanksavarları iki Tiger tankının zırhını 600 metre mesafeden delme başarısı göstermişlerdi.

Tiger ilk olarak Eylül 1942’de muharebe sahasına sürüldü. Fakat beklenen etkiyi yapamadı. Guderian bu durumdan Hitler’i sorumlu göstermektedir. Birinci Dünya Savaşı esnasında tankın ortaya çıkışı ve muharebede ilk kullanılışını iyi etüt etmiş olan Guderian, yeni silahlar muharebeye sürülmeden önce sabırlı olunması ve bu yeni silahların kitle halinde kullanılması gerektiğini çok iyi biliyordu. Guderian’a göre Hitler de bu konuda bilgi sahibi olmasına karşın, bu yeni silahı bir an önce denemek istiyordu. Nihayetinde Tiger’lar Leningrad’da muharebeye sürüldü fakat uygun olmayan arazi yüzünden etkinlik gösteremediler. Yine de muazzam topu ve topun etkin kullanımını sağlayan optikleri ile Michael Witmann ve Kurt Knispel gibi tank aslarının doğuşuna vesile olan Tiger, her ne kadar savaşı kazandırmasa da müttefik tankçılarının korkulu rüyası hâline geldi. Ekonomi ve üretim gücü ile kazanılan büyük savaşlar için ekonomik bir çözüm olmayan Tiger, kendisinden çok daha ucuza mâl edilen T-34 ve Sherman gibi tanklara sahip Müttefikler karşısında diz çökmek zorunda kaldı.


Yazar: Yakup Burak ÖKSÜZ          Kaynak: SavunmaSanayiST.com

  Sarsılmaz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu