ULAQ DSH Adalar Denizi’nde Neleri Değiştirecek?

Roketsan-ATMACA-Banner

Teknoloji geliştikçe denizaltılar, ‘sessiz ve derinden’ seyir kabiliyetlerini daha da arttırıyorlar. Denizaltıların mavi sulardaki üstünlüğünü engellemeyi amaçlayan Denizaltı Savunma Harbi (DSH) konsepti de denizaltılarla birlikte gelişimine devam ediyor.

Bu yazıda; ilk olarak denizaltılar ve denizaltı savunma harbi konsepti hakkında özet bir bilgilendirme yaparak, Türkiye’nin Dünya savunma pazarı çevrelerinde büyük ilgiyle karşılanan ULAQ Denizaltı Savunma Harbi İnsansız Deniz Aracı’na ve Mavi Vatan’daki muhtemel etkilerine değineceğiz.

STM Banner

Güçlü bir ordunun yapılanmasında, deniz kuvvetleri stratejik öneme sahiptir. Bir ülke, denizde kendi egemenliğini kurmadığı sürece asla küresel güç olamaz hatta mevcut askeri statüsünü dahi koruyamaz. İlk Türk Amirali Çaka Bey tarafından 1081 yılında kurulan Türk Deniz Kuvvetleri, bu kilit faktör doğrultusunda tarih boyunca kendisini daima gelişmiştir.

Türk Silahlı Kuvvetleri de bu önemi, gününüzde şu cümleyle vurgulamaktadır: “Anavatanda güvende olmak için denizde güçlü olmak; Dünyada söz sahibi olmak için tüm denizlerde var olmak.” Günümüzde tüm denizlerde var olmak için gerekli unsurların en önemlilerinden ikisi; güçlü bir denizaltı filosu ile gelişmiş denizaltı savunma harbi (Anti-Submarine Warfare / ASW) kabiliyetine sahip olmaktır.

İlk Türk Denizaltılarının Tedariki

Abdülhamid Denizaltısı

Türklere karşı kullanılmak üzere Yunanistan’ın iki adet denizaltı sipariş etmesi üzerine Padişah II. Abdülhamit, şöyle bir İrade-i Seniye (Padişah Emri) yayınlamıştır:

“…Nordenfelt’in icadı, bir torpido atar, sekiz saat su altında kalır. 9.000 lira kıymetinde ve hiçbir devlette şimdiye kadar emsali olmayan ilk denizaltı gemisinin Yunanlılar tarafından mubayaa edilmesi üzerine, aynı geminin ıslah olunmuş ve üçer torpido atan cinsinden, parası hazine-i hassadan ödenmek, iki buçuk ay zarfında İstanbul’da teslim edilmek şartıyla, beheri 11.000 sterlin kıymetinde iki denizaltı gemisinin satın alınması…”

Denizaltıların stratejik bir silah olduğunun bilinciyle, Padişah II. Abdülhamit’in, parça ve ana aksamlarını yurt dışından temin ederek Nordenfelt patenti ile İstanbul Tersanesinde inşa ettirdiği bu denizaltılardan birincisi 1886, ikincisi ise 1887 tarihinde denize indirilmiştir.

Birincisine Abdülhamit ikincisine ise Abdülmecit ismi verilerek 22 Mart 1888 tarihinde donanmaya katılmışlardır. Böylece Türkler, denizaltı dünyasına oldukça hızlı girmiş ve teknik eksikliklere rağmen o döneme göre oldukça başarılı sonuçlar almışlardır.[1]

Denizaltıların Önemi ve DSH’ın Doğuşu

Preveze-Sınıfı-Denizaltı

Günümüzde bir donanma; muhrip, firkateyn, korvet, hücumbot, mayın avlama gemisi, ikmal gemisi, tank çıkarma gemisi, helikopter gemisi ve hatta uçak gemisi gibi birçok suüstü ve hava platformunu, bünyesinde bulundurabilmektedir. Ancak birçok kesim tarafından da kabul gördüğü üzere; deniz muharebe sahasındaki en tehlikeli düşman, en gizemli olandır yani denizaltılardır.

Denizaltıların bu kadar tehlikeli ve önemli olmalarında, şu unsurlar öne çıkmaktadır:

  • Çoğu zaman görünmez bir şekilde seyir icra etmeleri,
  • Tespitlerinin oldukça zor olması sayesinde düşman hattına sızıp; istihbarat, gözetleme, keşif (ISR) veya taarruz faaliyetleri icra edebilmeleri,
  • Sürpriz saldırı imkanını daima bünyelerinde bulundurmaları,
  • Birçok gemisavar füze veya seyir füzesiyle hedef alınmasına rağmen batırılamayan suüstü platformlarını, tek torpido darbesiyle batırma potansiyeline sahip olmaları.

Denizaltının bu denli stratejik bir platform olması, ülkeleri denizaltı filolarına sahip olmalarını teşvik ettiği kadar; yabancı ülkelerin denizaltılarına karşı önlem almaya da teşvik etmiştir. Bu sebepten ötürü, denizaltıların tespit ve imhasını kapsayan denizaltı savunma harbi; deniz muharebe sahasındaki ana harp unsurlarından birisi olmuştur.

MH-60R ALFS Dipping Sortie

Denizaltılar 19’uncu yüzyılın sonuna doğru yaygınlaşmaya başlamışken, denizaltı savunma harbi konsepti ise 20’nci yüzyılın başında doğmuştur. DSH teknolojisi; sonar, torpido, sualtı bombası, sonobuoy, dekoy, manyetik anomali dedektörü ve DSH amaçlı hava araçları gibi unsurların da dahil olmasıyla 1’inci Dünya Savaşı, 2’nci Dünya Savaşı ve Soğuk Savaş esnasında büyük ilerleme kaydetmiştir. İlk etapta başvurulan zincir germe ve su mayınları gibi DSH tedbirleri daha çok denizaltının hareketini sınırlamayı amaçlarken, günümüzde ise tespit ve imha kavramları öne çıkmaktadır.

Türkiye ve DSH

Türk Donanması, halihazırda DSH için sensör ve torpido donanımlı deniz karakol uçağı, DSH helikopteri, insansız hava aracı, sonar ve torpidolar ile donatılmış suüstü savaş gemileri gibi unsurları aktif olarak kullanmaktadır. Özellikle MİLGEM Projesi kapsamında inşa edilen ADA Sınıfı Korvetler; Meteksan Savunma üretimi YAKAMOS Karinaya Monteli Sonar Sistemi, Torpido Kovanları, Torpido Saptama / Karşı Tedbir Sistemi ve S-70B SeaHawk Helikopteri gibi ekipmanlarıyla DSH açısından aktif rol oynamaktadırlar.

Bu sebepten ötürü ADA Sınıfı Korvetler, ‘Denizaltı Savunma Harbi Korveti’ olarak isimlendirilmişlerdir.

MİLGEM-TCG-BÜYÜKADA
MİLGEM ADA Sınıfı Korvet

Gerek suüstü gerekse hava platformları, DSH açısından kritik öneme sahiplerdir. Ancak bilindiği üzere Türkiye; Akdeniz, Karadeniz, Marmara Denizi ile Adalar Denizi’ne kıyısı olan bir ülke konumundadır ve 462 bin kilometrekarelik Mavi Vatan’a sahiptir.

Özellikle Adalar Denizi gibi coğrafi yapıya sahip bölgelerde, denizaltıların önemi daha da artmaktadır. Yunanistan Donanması’nda 10’un üzerinde denizaltı olduğu ve bunların büyük bir kısmının, Yunan Donanması’nın idame etmeyi becerebildiği zamanlarda Adalar Denizi’nde olduğu bilinmektedir.

Mavi Vatan

Ayrıca Adalar Denizi gibi kara parçalarının oldukça fazla bulunduğu denizlerde; denizaltıları tespit etmek önemli zorluklar içerdiğinden ve her biri denizaltıların saklanması için doğal üsler hale geldiğinden, Denizaltı Savunma Harbi konsepti Türkiye için daha kritik bir öneme sahip hale gelmektedir.

Bu büyüklükteki alanların, kesintisiz bir şekilde insanlı platformlarca izlenilmesi ve taranması, gerek insan gücü gerekse maliyet gibi kavramlardan ötürü Türk Donanması gibi gelişmiş bir donanma için dahi kolay olmamaktadır.

Türk Deniz Kuvvetleri Komutanlığı envanterine son birkaç yıl içerisinde dahil olan EO/IR Görüntüleme Sistemi, Sentetik Açıklıklı Radar (SAR) ve MAM-L/C donanımlı ANKA-B ve ANKA-S tipi SİHA’lar ile EO/IR Görüntüleme Sistemi ve MAM-L/C donanımlı Bayraktar TB2 SİHA’lar, özellikle Adalar Denizi ve Akdeniz’de aktif olarak kullanılmaktadır. Türk Deniz Kuvvetleri’ne ait SİHA’lar, bu bölgelerde 7/24 esasına görev yapmakta ve DSH için de önemli bir katkı sağlamaktadırlar.

ULAQ SİDA ve ULAQ DSH

ULAQ SİDA
ULAQ SİDA

İnsansız hava platformlarında dünyaca kabul gören bir yetkinliğe ulaşan Türkiye, insansız deniz platformlarında da öncü bir rol oynamaktadır. Bilindiği üzere; Türkiye’nin İlk Silahlı İnsansız Deniz Aracı (SİDA) olan ULAQ, Meteksan Savunma ve Ares Tersanesi tarafından 28 Ekim 2020 tarihinde tanıtılmıştır.[2] ULAQ Ailesi’nin ilk üyesi olan SİDA’nın; 4 adet Roketsan CİRİT Füzesi, 2 adet Roketsan L-UMTAS Füzesi, 1 adet EO/IR Görüntüleme Sistemi ve Seyir Radarı ile donatıldığı görülmüştür. SİDA için en önemli unsurlardan olan ve performansını doğrudan etkileyen haberleşme sistemleri ile komuta kontrol istasyonu ve ilgili yazılımları, tamamen Meteksan Savunma tarafından geliştirilmiştir.

“Adalar Denizi’nde Bir Mızrak Hayaleti” sloganıyla tanıtılan ULAQ SİDA’nın; düşük radar ve kızılötesi ize sahip olması, gelişmiş haberleşme ve komuta kontrol sistemleriyle donatılmış olması, asimetrik silah yükü, düşük birim ve idame maliyetine sahip olması ve insansız yapıda olması açısından sarfedilebilir bir platform olma özellikleri sayesinde, özellikle Adalar Denizi’ndeki kara parçalarını adeta bir mevzi olarak kullanan suüstü platformlar için dengeleri değiştirecek bir etkiye sahip olduğu değerlendirilmektedir. 2021 yılının başında denize indirilen ULAQ SİDA’nın, Mayıs ayı içerisinde atışlı testlerini gerçekleştirmesi planlanmaktadır.

ULAQ DSH

Suüstü harp amacıyla geliştirilen ULAQ SİDA’nın daha henüz ilk atışı bile gerçekleştirilmeden, 23 Nisan 2021 tarihinde yayımlanan bir video ile ‘Denizaltı Savunma Harbi’ konfigürasyonu tanıtılmıştır.[3] Oldukça sürpriz bir hamle olan bu olay ile ilgili olarak şirket yetkililerinden aldığımız bilgi; ULAQ SİDA’nin çalışmaları devam ederken, bir yandan da ULAQ DSH versiyonuna ağırlık verildiği yönünde.

ULAQ-DSH

Büyük alanların DSH amaçlı sürekli olarak insanlı platformlar tarafından izlenmesinin, Türk Donanması açısından bile zor olduğunu yukarıda vurgulamıştık. Yine Adalar Denizi’nde, kayalıklar ve adalar sebebiyle denizaltı tespitin oldukça sorunlu olduğunu da belirtmiştik. İşte bu noktada ULAQ gibi tespit edilebilmesi düşük, hızlı, küçük, insansız, maliyet-etkin bir platformun denizaltı savunma harbinde kullanılması, Adalar Denizi’nde dengeleri değiştirecek bir atılım olarak karşımıza çıkmaktadır.

Şirket yetkililerinden aldığımız bilgi; ULAQ SİDA çalışmaları devam ederken, bir yandan da ULAQ DSH versiyonuna ağırlık verildiği yönünde. Her ne kadar şirketlerden bir açıklama yapılmasa da belli ki yakın bir zaman içerisinde DSH konfigürasyonlu ikinci bir ULAQ prototipini denizlerde göreceğiz. Yaptığımız görüşmelerde, hem Meteksan Savunma hem de ARES Tersanesi’nin ULAQ DSH’a büyük önem verdiğini biliyoruz.

Şimdi gelelim ULAQ DSH’ın detaylarına. Maalesef yayınlanan videoda birkaç görsel dışında ULAQ DSH’ın barındıracağı silah ve sensor sistemlerinin detaylarına yer verilmemişti. Ancak görsellerden ULAQ DSH’ın; 2 adet Hafif Torpido’ya, denizaltı tespiti amaçlı sonar sistemine, sonobuoy atım kabiliyetine ve EO/IR görüntüleme sistemine sahip olduğunu anlıyoruz.

ULAQ DSH Videosu:

ULAQ DSH’ta bulunan hafif torpidoların, Roketsan tarafından geliştirme faaliyetleri devam eden ORKA olma ihtimali oldukça yüksek ancak özellikle Meteksan Savunma ve ARES gibi çok hızlı ürün çıkartan şirketlerin, ORKA’yı beklemeden Türk Deniz Kuvvetleri’nin elindeki mevcut hafif sınıf torpidoları da sisteme entegre etmeleri bir opsiyon olarak görülebilir.

ULAQ DSH üzerinden yer alacağını bildiğimiz ikinci bir sistem ise Sonoboylar. Suüstü ve hava platformlarından atılabilen sonobuoylar, adeta sonarlar gibi menzilleri dahilinde sürekli olarak akustik bilgi toplayabilmekte ve bunları gerçek zamanlı olarak hava/suüstü platformlarına iletebilmektedirler. Sarf edilebilir bir sensör olan sonobuoy, çalışma süresi sonunda kendisini batırmaktadır. ULAQ DSH bünyesindeki sonobuoy atım kabiliyeti, DSH açısından önemli bir yetenektir.

SeaHawk Sonobuoy

Meteksan Savunma’nın; Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı tarafından Türkiye’nin Sualtı Akustiği Mükemmeliyet Merkezi olarak görevlendirildiğini, MİLGEM Korvetlerinin denizaltı tespiti için kullandıkları YAKAMOS Karinaya Monteli Sonar Sistemi’ni tasarlayıp ürettiğini, hatta bunları dost ve müttefik ülkelere ihraç ettiğini düşündüğümüzde, ULAQ DSH üzerinde Meteksan Savunma üretimi çeşitli sonar sistemleri olacağını da değerlendirebiliriz. Bunların hangileri olacağının, yakın zamanda açıklanmasını dört gözle bekliyorum.

Özetle birçok ULAQ DSH; Adalar Denizi’nde otonom olarak 7/24 gezecek, suyun altını yani karanlık sulardaki düşmanı gözleyecek, insanlı suüstü platformların ve üslerin korunmasında aktif rol oynayacak. Bu durum, yabancı denizaltıların Mavi Vatan’a sızmasının önüne geçecek kadar caydırıcı bir unsur.

İlk denizaltılarını Adalar Denizi’ndeki güç dengesinin sağlanması amacıyla 1888’de hizmete alan Türk Deniz Kuvvetleri, aradan geçen 133 yılın ardından; Adalar Denizi’ndeki denizaltı varlığını kısıtlayacak kadar caydırıcı bir etkiye sahip bir sistemi envanterine almaya hazırlanıyor…


Yazar: Anıl ŞAHİN | Kaynak: SavunmaSanayiST.com

  Sarsılmaz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu