Türkiye için gerçek tehdit kim?

Roketsan-ATMACA-Banner

(Bu içerik SavunmaSanayiST.com’a aittir. Kaynak belirtilmeden kullanılması halinde hak talebinde bulunulacaktır.)

Son zamanlarda özellikle Kıbrıs açıklarında yapılan doğalgaz aramaları, Türkiye’nin S400 Hava Savunma sistemi satın alarak Rusya ile ilişkilerini geliştirmesi, Rahip Brunson olayları, Yahudi lobisinin Türkiye’nin F-35 savaş uçaklarını almaması için yaptığı baskılar ve tüm bunların ortak paydası sonucu geçtiğimiz haftalarda hem Mısır hem de İsrail Türkiye’yi silahlı müdahale ile tehdit etti.

STM Banner

Bu yazımızda niceliksel ve niteliksel karşılaştırmalardan biraz daha farklı bir analiz yapacağız. Bölgede Türk Silahlı Kuvvetlerine ve Türkiye Cumhuriyetine düşman olmanın yanında gerçek anlamda tehdit oluşturacak ülkeleri tespit edeceğiz ve buna göre yorumlar yapacağız.

Bölgede şuan Türkiye: Azerbaycan ile dost ve kardeş ilişkisi, Ukrayna ve Rusya ile de ortak çıkarlardan dolayı bir çıkar ilişkisi yürütüyor. Bölgemizde başka iyi seviyede ilişkimizin olduğunu söyleyebileceğimiz ülke bulunmuyor. Bunun yanında Irak ve İran’da şuan nötr pozisyonda diyebiliriz. Bunların haricinde Ermenistan, Yunanistan, Mısır, İsrail, Suriye ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile ise resmen kanlı bıçaklıyız diyebiliriz.

Aslında en son saymış olduğum tüm bu ülkeler dolaylı veya doğrudan ülkemiz için tehdit ülkeler. Üstelik toplu hallerini bir kenara bıraktığımız takdirde, Ermenistan, Güney Kıbrıs ve Suriye’yi saymazsak bireysel olarak da yani tek başlarına da azımsanmayacak bir güce sahip ülkelerden bahsediyoruz. Bir araya geldikleri zaman ise maalesef büyük bir güce ulaştıkları açık.

Biz yine de sırası ile genel bir kıyaslamaya gidelim, müttefiklik ilişkilerini inceleyelim, olası bir savaş durumunda savaşa fiilen katılıp katılamayacağı gibi konuları irdeleyelim.

  • Ermenistan

Şuan özellikle sıcak bölgeye pek yakın olmadığı için ve en yakın müttefiki Rusya’nın da Türkiye ile ilişkilerini oldukça geliştirdiği için gerek müttefiklik gerek Askeri gerekse ekonomik olarak bana göre en zayıf halka Ermenistan. Ermenistan zaten şuanda Azerbaycan ile sıcak çatışma halinde ve aslında sürekli olarak Kardeş ülke Azerbaycan’ın tehdidi altında. Sıcak bölge olarak adlandırdığımız Akdeniz’e ise oldukça uzak olduğu için fiili bir savaş durumunda yalnızca tribünde ki bir izleyici olarak değerlendirebiliriz. Askeri kapasitesi de zaten Türk Silahlı Kuvvetleri ile aşık atacak seviyede değil.

Ermenistan’dan sonra en zayıf halka olarak Güney Kıbrıs’ı görebiliriz. Güney Kıbrıs aslında güç olarak Ermenistan’ında arkasında yer alabilir fakat Akdeniz’in tam ortasında bulunduğu için Ermenistan’ın önüne yazmayı uygun gördük. Kendi askeri gücü yine bizimle aşık atacak seviyede değil ancak toprakları üzerinde yer alan askeri üsleri Türkiye karşıtı her hamle için gerektiğinde başka ülkelere açabilecek potansiyele sahip.

  • Güney Kıbrıs Rum Yönetimi

6 adet saydığımız potansiyel tehdit ülkenin en zayıf ikilisi bu iki ülkeydi. Geriye kalan 4 devlete geldiğimizde hem ekonomik, hem politik, hem de askeri güçlerde tabir-i caizse seviye atlıyor diyebiliriz.

  • Suriye

Güney Kıbrıs’ın ardından diğer ülkelerle alakası olmayan, doğalgaz meselesinde de, Rusya ile yakınlaşmada da herhangi bir rol almayan Suriye geliyor. Suriye’yi potansiyel tehdit olarak algılamamızın sebebi aslında herkesin bileceği üzere Suriye iç savaşında Beşşar Esad’ın değil muhaliflerin tarafını tutmamız. Şuanda bildiğimiz kadarıyla Suriye hükumeti ile herhangi bir diplomatik ilişkimiz bulunmuyor. Üstelik Suriye’nin zaman zaman tek tük de olsa sınırımızdan içeri füze/roket atışları yaptığı medyaya yansıyor. Türkiye bunlara karşı henüz fiili bir adım atmadı ancak bardağın taşması halinde eğer Rusya’da araya girmezse Suriye ordusunun da Türk Silahlı Kuvvetleri ile mücadele etmesi pek mümkün görünmüyor. Suriye şuan İran ve Rusya ile sağlam bir müttefiklik ilişkisi yürütüyor. İç savaş yaşanan bölgelerde de Esad muhaliflere karşı büyük oranda üstünlük sağladı. Tabi bu iç savaş sırasında Suriye ordusu da oldukça yıprandı. Rusya’nın desteği olmasa zaten Suriye ordusu diye bir şeyden bahsedemiyor bile olabilirdik. An itibariyle Suriye’nin tek güçlü olduğu taraf Hava Savunma Sistemleri. S200, S300, Pantisr gibi sistemlerle Suriye hava sahası oldukça iyi seviyede bir korumaya sahip. Hava Savunma konusunun dışında ise ne hava kuvvetleri ne kara kuvvetleri ne de deniz kuvvetleri gibi bir kavramdan bahsetmemiz zor. En azından Türk Silahlı Kuvvetleri ile bir kıyastan söz ediyorsak bahsetmesek de olur zaten. Diğer devletlerden Türkiye’ye karşı yapılacak gerçek bir askeri müdahalede Suriye’nin de aynı şekilde tribünde ki bir izleyici olacağını söyleyebiliriz.

  • Mısır

Gelelim gerçek tehdidi oluşturan ilk 3’e… Açıkçası 3. Sıraya hangisini yazacağım konusunda tereddütlüydüm fakat hem diplomatik ilişki, hem de gerçek bir savaş durumunda kara sınırı olmaması sebebiyle savaşın yalnız havadan ilerleyebileceği gibi hususları göz önünde bulundurursak bana göre 3. sırayı Mısır hak ediyor.

Mısır özellikle askeri darbeden sonra fazla sayılacak bir silahlanmaya gitmiş, üstelik bunu tek bir kaynaktan veya tek bir standarttan yapmamış, hem ABD, hem Rusya, hem de Fransa ile bu ticareti gerçekleştirmiştir. Bu çerçevede Mısır, ABD ve Rusya’dan yüzlerce Tank ve Zırhlı araç, Fransa ve yine Rusya’dan onlarca savaş uçağı satın almıştır. Bunun yanında Almanya ve yine Fransa’dan deniz araçları satın almıştır. Mistral sınıfı 2 adet Helikopter Gemisi bu araçlar içinde en bilinenlerdir.

Öte yandan askeri darbe ile başa gelen Abdülfettah es-Sisi bu silah ticareti yaptığı devletlerin yanında özellikle İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs ile de iyi ilişkiler yürütmektedir.

Yukarıda kara sınırı olmadığı için Mısır ile yaşanacak bir temasın hava kuvvetleri ile sınırlı kalmasını muhtemel olarak belirtmiştik. Buna bir miktar Akdeniz’in sularında deniz savaşı da ekleyebiliriz. Neticede az veya çok denizden de temas sağlanacaktır. Bu yüzden kara gücünü hesaba katmadan bir karşılaştırmaya gidersek sanırım yanlış yapmış olmayız.

Aktif bir çatışma durumunda Türkiye’nin anlayışı saldırıdan ziyade savunma üzerine olacaktır. Dolayısıyla Mısır’ın Türkiye’ye saldırması için Akdeniz’de en az 500 km yol alması gerekmektedir. Bu açıdan baktığımızda örneğin Mısır’dan kalkan bir savaş uçağının Türkiye’ye ulaşana kadar yakıtının önemli bir bölümünü harcayacağını, savaş gemilerinin de aynı şekilde hem yakıtını harcayacağını hem de yavaş taşıtlar oldukları için Türkiye’ye yaklaştıkları anda kolay bir hedef olacaklarını ve mühimmat ikmallerinin bu mesafe ve yavaşlıktan ötürü Mısır’ı hayli zorlayacağını düşünürsek Türkiye bu açıdan oldukça avantajlı bir durumda diyebiliriz.

Türk Donanması şuanda hiçte farazi olmayan değerlendirmelere göre Doğu Akdeniz’in en güçlü donanması olarak gösteriliyor. Türk Hava Kuvvetleri de bölgesinde Rusya ve İsrail’in ardından üçüncü sırada yer alıyor. Mısır’ın şuanda hava gücü belki teknolojik anlamda bizi zorlayacakmış gibi gözükse de bu fark pilotaj kabiliyeti, elektronik harp ve havadan erken ihbar kontrol gibi kuvvet çarpanlarıyla kapanabilir cinsten.

Karşı cepheden duruma baktığımızda ise Mısır askeri güç olarak kesinlikle küçümsenmemesi gereken bir ülke konumunda yer almaktadır. Mevcut askeri tecrübesi yıllardır PKK terörü ile mücadele eden Türkiye’ye göre daha düşük seviyede olmasına karşın son model sayılacak çok sayıda askeri ürüne sahip durumdalar. Operasyonel beceri ve harbe hazırlık seviyeleri hakkında çok fazla bilgimiz olmadığı için bu konuda yorum yapmamız zor ancak bugüne kadar “Mısır’dan çok başarılı bir askeri operasyon” minvalinde başlığa sahip bir haber görmediğimiz için bizden fazla olmadığını hatta düşük olduğunu farz ve kabul edebiliriz. Netice olarak Mısır ile Türkiye arasında doğrudan bir çatışma olur mu? Bunun cevabını vermek zor ancak fiili bir çatışmada iki tarafında kayıplar vereceği, Mısır’ın ise avantajsız durumda olmasından kaynaklı Türkiye’ye göre daha fazla kayıp vereceğini söyleyebiliriz. Özetle teke tek bir karşılaştırmada Mısır Silahlı Kuvvetleri, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından püskürtülecektir.

  • Yunanistan

Gelelim ikinci sıraya. İkinci sırayı komşumuz Yunanistan alıyor. Milli Savunma Sanayi ürünleri haricinde askeri teknoloji ve silahlı kuvvetler envanteri olarak hemen hemen denk olduğumuz bir ülke olan Yunanistan, Türkiye için en büyük tehditlerden biri ve kesinlikle küçümsenmemesi gereken bir rakip. Gerek kara kuvvetleri gerek deniz kuvvetleri gerekse hava kuvvetleri karşılaştırmasında Türkiye her ne kadar önde olsa da an itibariyle iki ülke silahlı kuvvetleri arasında çok aşırı bir fark bulunmuyor. Birkaç sene içerisinde planlar sorunsuz şekilde gerçekleştiği takdirde ve Yunanistan’a çeşitli yardımlar gelmediği sürece Türkiye Milli Savunma Sanayisi sayesinde arayı oldukça açacak. Yunanistan da bunun farkında fakat ekonomik olarak bitik durumda oldukları için fiilen Türkiye’nin adımlarına karşı hamleler yapmakta zorlandıkları yadsınamaz. Bunun en net örneklerinden iki tanesi Türkiye’nın F-35 alımına karşılık F-35 almak yerine F-16’larını modernize ettirmeleri ve Türkiye’nin kazandığı İHA/SİHA kabiliyetine karşılık İsrail’den İHA tedarik etmek istemeleri olarak gösterilebilir.

Hem hava hem deniz hem de kara sınırı olduğu için iki ülkenin tüm kuvvetlerini karşılaştırma ihtimali yüksek. Dolayısıyla bizde tahlilimizi buna göre yapmalıyız. Yunan Hava Kuvvetleri gerek teknolojik gerek pilotaj becerisi bakımından büyük bir potansiyele sahip. Şuan ki konjonktürde Ege semalarında yaşanacak bir hava savaşında iki tarafından oldukça büyük kayıpları olacaktır. Burada Türkiye’nin FETÖ’den dolayı tecrübeli pilot konusunda sorun yaşadığı, Ege’nin Yunan Hava Savunma sistemleri tarafından oldukça büyük oranda kaplandığı, Türkiye’nin ise S400 gelene kadar böyle bir kaplamaya sahip olmadığı gibi dinamikleri de değerlendirmeye katmamız gerekiyor.

Bizim tarafımızdan olaylara baktığımızda ise hızla pilot açığını kapattığımızı, hem yerli hem ortak üretim hem de hazır alım olarak 3 koldan tedarik edilen sistemler sayesinde mevcut zayıflıkların ivedilikle giderilmeye çabalandığını görebiliriz. F-35 projesi, S400 projesi, Hisar projesi gibi projelerin yanında Bora füzesi, SOM füzesi, Uydu Kontrollü Silahlı İnsansız Hava Araçları, Genel Maksat ve Taarruz Helikopterleri, Uçan KORAL olarak niteleyebileceğiz Hava-SOJ projesi gibi birçok ürün de geliştirilmeye devam ediyor. Ayrıca Türkiye Yunanistan’a göre saldırı anlamında daha fazla kabiliyete sahip. Yunanistan’ın bugün saldırı anlamında en büyük silahı Mirage-2000 uçaklarından atılabilen SCALP-EG tipi seyir füzeleri. 350 km’den daha fazla menzile sahip olduğu söylenen füzeler Türkiye için evet büyük bir tehdit fakat Yunanistan’ın Türkiye’ye ciddi anlamda saldırı kabiliyeti sunan tek silahı sistemi de bu füzeler. Ve bunlarda tabii ki dışarıdan yardım gelmediği takdirde sayısı sınırlı silahlardan. Türkiye ise kökü kendinde olan Bora ve SOM füzelerinin yanında ithal edilmiş AGM-84 Slam-Er tipi seyir füzelerine sahip ve bu füzeler Yunanistan için oldukça büyük bir tehdit konumunda. Üstelik Yunan Hava Savunmasının da bu füzelere karşı fazla varlık gösteremeyeceğini belirtebiliriz. Bunu hem silahların kalitesine bakarak hem de KORAL gibi bir sistem sayesinde bu hava savunma sistemlerini kör/sağır edebileceğini düşünerek söylüyoruz.

Deniz Kuvvetleri karşılaştırması da Hava Kuvvetlerine benzer şekilde. Türkiye MİLGEM projesi kapsamında oldukça büyük bir iş başarmıştır ve Yunan donanmasını özellikle bu gemiler sayesinde geride bırakmaktadır. Projenin devamı niteliğinde olacak İ sınıfı fırkateynler, ANADOLU ve TRAKYA uçakta taşıyabilen amfibi hücum gemileri, Dikey iniş kalkış yapabilen F-35B’ler, Deniz Kuvvetleri için özel üretilen ANKA İHA’lar, ATMACA gibi füzeler ve VATOZ gibi teknolojiler sayesinde gelecek yıllarda Türk Donanması da Yunan Donanmasına karşı büyük üstünlükler sağlayacaktır.

Yukarıda yazdıklarımın bir benzeri de tabii ki Kara Kuvvetleri içinde yaşanacaktır. Özellikle ALTAY, ATAK ve ATAK-2 projeleri başta olmak üzere Fırtına, Kasırga, Sakarya gibi topçu sistemleri, bunlarında yanında oldukça kaliteli zırhlı araçlar ve eldeki yerli üretim olmayan ürünlerin itina ile son teknoloji olacak şekilde modernize edilmeleri Türk Kara Kuvvetleri ile Yunan Kara Kuvvetleri arasında ki çekişmeyi Türk galibiyeti olarak sonuçlandırmaya muktedir olacaktır. An itibariyle ise Leopard 2A6 tipi tankları ile AH-64 Apache tipi taarruz helikopterleri sayesinde bizim kara unsurlarımız karşı potansiyeli olan bir durumdalar diyebiliriz.

Kısaca mevcut envanterlere ve askeri personel kabiliyetine baktığımızda iki ülke bulunduğumuz zaman dilimi içerisinde denk sayılabilir. Türkiye’nin az bir miktar üstünlüğü bulunuyor. Fakat ilerleyen yıllarda Türkiye için her şey yolunda gittiği takdirde ve Yunanistan’a dışarıdan absürt seviyede yardım gelmediği takdirde, Yunanistan Türkiye için bir tehdit olmaktan dahi çıkabilir. Olası bir sıcak çatışmada Yunanistan yanında bir başka güçlü devlet olmadığı bir senaryoda Türkiye ile baş edebilecek seviyede değildir. Yıldırım Harekatı gibi bir doktrin de geliştirmedikten sonra Türkiye’ye çok fazla kayıp verdiremeden savaşın sonuçlanması muhtemeldir.

  • İsrail

Son olarak Türkiye için en büyük tehdit olan İsrail’den bahsedelim.

İsrail bugün adeta ABD’nin ileri karakolu rolünde, ABD’nin yardımlarıyla Orta Doğunun hem nitelik hem de nicelik olarak en güçlü devleti konumunda yer alıyor. ABD’nin sınırsız ekonomik, politik, teknolojik ve askeri desteği ile elde ettiği, özellikle hava kuvveti, balistik füze gücü ve hava savunma kabiliyeti İsrail’in en önemli unsurları. Buna keza olarak Kara Kuvvetleri ve bunlardan biraz daha farklı bir unsur olan İsrail’in istihbarat teşkilatı Mossad’da yine İsrail’in önemli güçlerinden. Bir başka unsur olarak sayabileceğimiz stratejik güç ise elektronik harp kabiliyeti. İsrail bugün çok iyi bir elektronik harp kabiliyetine sahip durumda. Türk Silahlı Kuvvetleri de Konya’da yapılan Anadolu Kartalı tatbikatlarında bu güçten haberdar oldu. Özellikle tatbikatlarda geçen bazı senaryolarda İsrail’in elektronik harp sayesinde bizim HAWK füzelerimizin radarlarını adeta tamamen kör/sağır ettiğini bile duymuştuk. Kısaca nitelik içeren birçok konuda İsrail küçümsemeyi bir kenara bırakalım, bize göre çok daha iyi bir durumda.

Yukarıda da söylediğimiz gibi İsrail bugün sahip olduğu birçok şeyi aslında ABD’ye borçlu. ABD’nin düzenli olarak yaptığı ekonomik yardımlar, teknoloji anlamında yaptığı yardımlar ve İsrail’e verdiği platformlar üzerinde değişiklik yapma yetkisi sayesinde İsrail bugün bu duruma gelebildi. Tabi bunun bir ucu da Yahudi lobilerinin dünya bankalarını ellerinde bulundurduğundan dolayı paraya kolayca hükmedebilmelerinden kaynaklı. Tahmin edebileceğiniz üzere Yahudi lobileri İsrail’in çıkarları için her şeyi yapabilecek potansiyele sahip. Ülkemiz kendi çabalarıyla bir şekilde bu risk seviyesini azaltmaya çalışsa bile, örneğin kendi tankını, uçağını, helikopterini yapsa bile, biz bunlardan 10 tane yapana kadar ABD bunlardan 100’er tane İsrail’e hibe edebilir. İsrail’in Türkiye’ye karşı risk seviyesinde birinci olmasının sebebi de bu sınırsız kaynaklardır.

İsrail ile yapılabilecek bir sıcak çatışmada da tıpkı Mısır’da olduğu gibi bir kara savaşının yaşanacağını düşünmüyoruz. Temas daha çok havadan ve denizden gerçekleşecektir. Dolayısıyla kara gücünü değerlendirmemize katmazsak fazla bir kaybımız olmaz.

Biraz önce İsrail’in en önemli güçlerinden bir tanesinin Hava Gücü olduğunu söylemiştik. İsrail şuan da tamamı ABD üretimi olan bir muharip hava gücüne sahip. Üstelik bunlar ABD üretimi olmalarına karşın sağlanan imkanlar ile İsrail’e özel bir halde bulunuyorlar. ABD İsrail’e verdiği ürünlerde ki buna F-35 bile dahil, bu ürünlerin kaynak kodu dediğimiz bir nevi yetkili giriş kartını da İsrail’e veriyor. İsrail bu sayede satın almış olduğu ürünler üzerinde değişiklikler ve geliştirmeler yapıyor. Bu projelerin sonunda fabrika çıkışı ürün ile İsrail’in kullandığı ürünler büyük farklılıklar içeriyor. Bu farklılıkların en bilinenleri elektronik harp üzerine. Örneğin F-16 uçağından geliştirilen F-16I Sufa, F-15 uçağından geliştirilen F-15I Ra’am ve F-35 üzerinden geliştirilen F-35I Adir bugün İsrail’in ana vurucu gücünü oluşturuyor. Bu uçaklar bir başka ülkenin kullandığı F-16, F-15 veya F-35’e göre daha gelişmiş elektronik harp sistemleri ve farklı sistemler bulunduruyor.

Hava gücünün dışında bir başka önemli güç balistik füze gücü. İsrail bugün Türkiye sınırları içerisinde yer alan her toprak parçasını vurabilecek menzile sahip balistik füzeleri envanterinde bulunduruyor. Türkiye’nin bu füzeleri durduracak hava savunma sistemleri maalesef şuan için bulunmuyor. Bununla beraber şuan için resmi olarak açıklanmasa da İsrail’in bu füzelerde kullanmak için nükleer savaş başlıklarına sahip olduğu da biliniyor.

Saydığımız son güç ise Hava Savunma gücü. İsrail şuanda oldukça iyi katmanlanmış ve yapılanmış bir hava savunma kabiliyetine sahip. Her türlü tehdit seviyesine karşı ayrı bir sistem ile kendilerini korumaya almış durumdalar. Zaten Türkiye’ye oranla çok küçük bir toprak parçasına sahip oldukları için bu açıdan biraz da avantajlılar diyebiliriz. Takdir edersiniz ki küçük bir alanı korumak büyük bir alanı korumaya göre daha az uğraş gerektiren ve daha kolay olan bir şey.

Ülkemizin bu kuvvetlere karşılık İsrail’e cevap verebileceği yegâne gücü Deniz Kuvvetlerinde. Deniz Kuvvetlerimiz şuan Akdeniz’de ki en güçlü donanmalardan ve İsrail’in deniz gücü ile kıyas kabul etmeyecek düzeyde. Yani Deniz Kuvvetleri anlamında İsrail’den güçlüyüz. Fakat gelin gelelim olası bir savaşta İsrail Hava Kuvvetleri anlamında Nicelik ve Teknolojik Nitelik kapsamında bizden iyi olduğu için ve deniz kuvvetlerimizde bu uçaklara karşı koyabilecek hava savunma fırkateyni olmadığı için İsrail’in deniz unsurlarımıza yapabileceği bir saldırı ile bu avantajımızı kaybetmemiz oldukça yüksek ihtimal.

Peki, İsrail madem bu kadar alanda bize üstünlük sağlamış. Neden bize saldırmıyor?

Bunun en basit cevabı savaş sonucunun çok fazla belirsiz olması yani öngörülemez sonuçlar doğurma ihtimalinin çok fazla olması. Yani konuyu açmak gerekirse: İsrail’in bize saldırması demek coğrafi konumumuzdan dolayı, 3. Dünya savaşının fitilini ateşlemek demek olur. Böyle bir savaşta İsrail’e ne olacağı, kendini koruyup koruyamayacağı gibi senaryoların sonuçları çok belirsiz. Öte yandan Türkiye gibi çoğunluğu Müslüman olan bir ülkeye savaş ilan etmek, hiç beklenmedik bir şekilde bir din savaşına bile dönüşebilir. Bu da İsrail’in bir anda sonunu getirebilir. Yahudiler sonucu kesin olmayan bir işe bulaşmazlar. İşte bu ve bunun gibi sebeplerden ötürü her ne kadar ekonomik olarak, politik olarak ve askeri olarak bizden güçlü olsalar da bize doğrudan saldırmaya hiçbir zaman cesaret edemezler. Zira dediğim gibi sonucu hiç belli olmaz. Pirince giderken elde ki bulgurdan olma ihtimalleri hiç de az değil. Hele hele biz tahlilimize katmamış olmamıza rağmen bir şekilde kara gücü işin içine girerse nüfus farkının burada öne çıkma ihtimali var. Tabi bu o kara savaşının nerede yapılacağı gibi hususlara da doğrudan bağlı. İsrail’in bizim coğrafyamızda yani bir nevi Türkiye deplasmanında –nükleer bomba kullanılmadığı sürece- galibiyet alması imkânsıza yakın.

Sonuç olarak Türkiye şuan da İsrail haricinde bölgesinde bulunan tüm potansiyel tehdit ülkelerle birebir karşılaşma hususunda üstün olan taraf. Bir müttefiklik durumu ise her ne kadar karışıklık olarak değerlendirilebilir olsa da en nihayetinde Yunanistan-Mısır, Mısır-İsrail gibi müttefikliklerin koordinasyonsuzluk gibi sorunlar yaşayacağını düşündüğümüzden müttefiklik olan senaryolardan da o kadar fazla çekinmememiz gerektiğini değerlendiriyoruz.

Bu tehditlere de en güzel cevabı ülkemizi muasır medeniyetler seviyesine çıkarmakla vereceğimizi, aynı anda hem politika sahnesinde, hem askeri alanda hem de ekonomik olarak daha da güçlenmemiz gerektiğini, bu 3 ana olgunun hepsinin de aynı seviyede öneme sahip olduğunu düşünüyoruz.

Askeri alanda tehdit algımızı Yunanistan’a, Suriye’ye veya Mısır’a göre değil İsrail’e göre şekillendirmemiz gerektiğine, İsrail’in hiçbir zaman bizimle doğrudan bir savaşa giremeyeceğine fakat yine de bölgesel güç olmamız için kendimize rakip olarak İsrail’i görmemiz gerektiğine inanıyoruz.


Yazar: Abdullah Bekci     Kaynak: SavunmaSanayiST.com

  Sarsılmaz

2 Yorum

  1. 5-10 sene sonra insallah ezici üstünlük Türk ordusunda olacak. Savunma sanayide seferberlik ilan edilmeli, en kisa sürede hersey millilestirilmeli. Altay, TFX, Hisar, Hava savuna gemiler, vs, hepsi suratle bitirilmeli.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu