Deniz Akıncıları: Hücumbotlar

Roketsan-ATMACA-Banner

“Hücumbotçuluk bir gençlik ve cevvaliyet silahıdır. Alacakaranlıkta veya karanlık gecede, tehlikelerle dolu sularda düşmanı aramak, bulmak ve ihtimal-i isabeti azami hadde çıkarmak için en yakın mesafeye sokulmak, daima iyi bir seyrüsefer, soğukkanlılık ve tabiye bilgisine ihtiyaç gösterir…” Dz.Kur.Alb. (E) Şemsi Bargut

19. yüzyılın ortalarında, daha büyük gemilerden oluşan düşman filolarına karşı yapılacak saldırılarda çok sayıda küçük ve çevik gemi kullanımı fikri ortaya çıktı. Bu fikir ilk olarak 1870’lerde hem İngiliz Kraliyet Donanması hem de Fransız Donanması tarafından çok sayıda üretilen buharla çalışan Torpido Botu ile hayata geçti. Bu yeni gemiler, fiziki yapılarından dolayı özellikle açık denizlerde görev yapmaya uygun değillerdi ve alçak yapıları nedeniyle keşif görevleri için daha uygun oldukları anlaşıldı. Bununla birlikte Torpido Botu’nun potansiyel tehlikesi, zamanla modern destroyere dönüşen daha büyük bir gemi olan Torpido Botu Destroyeri’nin (TBD) 1893’te kullanıma girmesiyle ortadan kalktı. TBD, taşıdığı silahlar ile atış menziline girmeden torpido botunu yok edebilecek kapasitedeydi.

STM Banner

Bu fikir, I. Dünya Savaşı’ndan kısa bir süre önce yeni benzinli motorlar kullanan gemilerle yeniden canlandırıldı. İtalya ve İngiltere, Motorlu Kıyı Botu (CMB) ve Motobarca Armata Silurante (MAS / Torpidolu Motorbot) ile bu tasarımın öncüleriydi. Sınıfın olağanüstü başarısı, 1918 yılında Avusturya-Macaristan savaş gemisi SMS Szent István’ın MAS tarafından batırılmasıydı. Rus İç Savaşı sırasında CMB’ler, 18 Haziran 1919’da Kronstadt’ta demirleyen Kızıl Filoya saldırdı ve kruvazör Pamiat Azova dahil dört gemi battı.

Tasarım 1930’ların ortalarında İngiliz Kraliyet Donanması’nın Motorlu Torpido Botları (MTB), ABD Donanması’nın PT botları ve Alman Donanması’nın (Kriegsmarine) E-Botları (Schnellboote) ile olgunlaştı. Dünya Savaşı sırasında tüm türler geniş kullanım gördü, ancak artan uçak tehdidi nedeniyle etkinlikleri sınırlı kaldı.

E-Bot (Schnellboote)

2. Dünya Savaşı’ndan sonra, yangın tehlikesine karşı daha güvenli dizel motorların kullanıma girmesine rağmen ABD ve İngiltere, torpido bot kullanımını azaltmasına karşılık Sovyetler Birliği’nin elinde bu tip çok sayıda hizmette gemi vardı. Gemisavar füzelerin ortaya çıkmasıyla Sovyetler torpido botlarındaki torpido tüplerini sökerek yerlerine füze fırlatıcıları taktı.

Sovyetler Birliği tarafından Ağustos 1957’de, 2 adet P-15 Permit gemisavar füzesi yüklü, 25 metre uzunluğa ve 40 knot hıza sahip Komar sınıfı hücumbot test edildi. 110 adet üretilen geminin devamı olan Osa sınıfı gemilerden 400 kadar üretilip müttefik ülkelere de satıldı.

2. Dünya Savaşı sırasında kullanılan hızlı torpido botlarından evrimleşen güdümlü füze botları namı diğer Hücumbotlar (bazı ülkeler korvet olarak da sınıflandırıyor), 1967 Mısır-İsrail Savaşı ve 1971 Hindistan – Pakistan Savaşı’ndaki başarılarıyla büyük ün kazandı. Güdümlü füzeler ile donatılmış küçük, ~200 tonluk bir teknenin daha büyük savaş gemilerine zarar verebileceği kanıtlandı. Yaşanan gelişmeler birçok ülkenin özellikle de düşük bütçeli ülkelerin küçük ama etkili olan bu tekne türüne olan ilgisini arttırdı.

1973 yılındaki Yom Kippur Savaşı sırasında 6/7 Ekim gecesi üslerinden ~200 mil uzakta, Suriye kıyısı açıklarında devriye gezen 5 İsrail hücumbotu 22:30-23:35 saatleri arasında tespit edip çatışmaya girdiği 4 Suriye hücumbotu ile 2 mayın dökme gemisini batırdı. 8/9 Ekim gecesi Mısır kıyısına yaklaşan 6 İsrail hücumbotu çatışmaya girdiği 4 Mısır hücumbotundan 3’nü batırmayı başardı.

Hücumbot-2

Kıyı sularında, taşıdığı güdümlü füzeler ve silahlar ile su üstü ve kara hedeflerine karşı saldırı yeteneği olan, 1000 tondan az ağırlığa sahip, yüksek hızlı ve çevik tekneler olan Hücumbotlar, büyük ülkeler için de muharip gemi sayısını daha büyük platformlara yüksek masraf yapmadan arttırmanın bir aracı olarak görüldüler. Sovyetler Birliği, geliştirdiği ve birçok ülkeye sattığı hücumbot tipi gemileri ile bu akımın öncüsü oldu.

Genellikle bu teknelerin uzunluğu 60 metre civarıdır, gemisavar ve kara saldırı seyir füzeleri haricinde küçük/orta kalibreli bir ana silah ve ikincil silahlara sahiptir. Gemilerde genel olarak hava ve yüzey hedefleri için arama ve atış kontrol radarları, elektronik destek sistemi, iletişim ve öz savunma sistemleri bulunur.

Baskın ve sürpriz etkisi yaratan vur kaç taktiklerini hızlı hareket kabiliyetleri ve taşıdıkları silah sistemleri ile birleştirerek ebatlarına göre kendinden çok daha büyük platformları batırabilir ya da savaş dışı bırakabilirler. Aksi durumda özellikle sınırlı hava savunma yeteneğine sahip hücumbotlar avcıyken av durumuna düşebilir.

Sovyetler Birliği, ABD uçak gemisi filoları üzerinde bir avantaj sağlamak için yüzlerce füze teknesi geliştirdi ve kullanıma soktu. Bu tekneler kıyı sularının savunması için tasarlandı ve görev gücünün savunmasını aşmak için aynı anda 100’den fazla gemisavar füzesi kullanabilecek tugaylar halinde organize edildi.

Günümüzde donanmalar, daha büyük gemilerinin ateş gücünü tamamlamak için kullanıma aldıkları Hücumbot/Korvet sınıfı gemilerde taşıdıkları uzun menzilli seyir füzeleri ile derinlikteki hedefleri vurabilmektedir. Örneğin Rusya, Hazar Denizi’nde konuşlu Buyan-M sınıfı korvetlerden Suriye’deki hedeflere 2500 km menzilli Kalibr seyir füzesi ile saldırı yapabilmektedir. Korvet olarak sınıflandırılan ~75 metrelik uzunluğa ve ~1000 ton tam deplasmana sahip gemiler 8 adet VLS içinde Kalibr seyir füzesi taşırlar.

Hücumbotların tedariki ve işletimi, daha büyük olan fırkateyn ve destroyer gibi platformlara göre daha ucuz ve kolaydır. Ebatlarının ve buna bağlı olarak radar görünürlüklerinin küçük olması sayesinde bölgedeki diğer teknelerin arasında fark edilmeleri zor olacağı gibi yüzey şekillerini de saklanmak ve ani saldırılar için kullanabilirler. Hava savunma şemsiyesi altında, eğitimli mürettebatı bulunan, 4-8 adet modern bir gemisavar füzesi taşıyan ve ağ merkezli komuta kontrol yapısı ile desteklenen hücumbot/hücumbotlar kıyı sularında yaratacağı fazladan vuruş kapasitesi ile düşman için çok tehlikeli platformlar olabilir.

Kıyı sularında özellikle de dar denizlerde yapılan harekatlar açık denizlerde yapılanlardan farklıdır. Açık denizlerdeki harekat sahası, dar denizlerdeki çevre özelliklerinden (jeomorfolojik, hidrografik ve oşinografik) doğrudan etkilenmez. Ayrıca kıyı sularında harekat icra eden deniz kuvvetlerinin komuta ve kontrolü (C2), harekat sahasının küçük boyutu ve yüksek çatışma yoğunluğu, durumda ani ve sıklıkla ciddi değişikliklere neden olacağından genellikle daha zordur.

Hücumbot 3

Örneğin Ege’de hakimiyetimizdeki adalara karşı yapılacak olası bir amfibi operasyonda, fırkateynlerimizin ve kara konuşlu hava savunma sistemlerinin koruması altında görev yapacak hücumbotlarımız düşman amfibi kuvvetine dar bir alanda, ada ve adacıkları kullanarak saldırılar gerçekleştirebilir ya da benzer şekilde düşman hücumbotları tarafından saldırıya uğrayabiliriz.

Denizaltılara karşı az ya da hiç savunması olmayan Hücumbotlar, birlikte görev yaptığı denizaltı savunma harbi yetenekli yüzey ve/veya hava araçlarının sağlayacağı durumsal farkındalık desteğine ihtiyaç duyabilirler. Diğer yandan Hücumbot, gerek denizaltıların taşıdıkları ağır torpidoların sayısı ve maliyeti gerekse torpidoların minimum çalışma umku nedeniyle öncelikli hedef değildir (torpidolar 3-4 metre çalışma umkuna sahipken, hücumbotların suyun altında kalan kısmı 2-3 metre civarıdır)

Hiçbir ordu bunu resmi olarak kabul etmese de, hücumbotlar harcanabilir varlıklar olarak kabul edilir. Ucuzdurlar, daha az mürettebat taşırlar ve çoğu durumda minimum veya hiç koruma olmaksızın yüksek riskli görevler üstlenirler. Bir gerginlik durumunda fırkateyn ve denizaltı gibi platformlardan çok daha hızlı bölgeye intikal edip pozisyon alabildikleri ve yüksek riskli bölgelere sızma harekatı yaptıkları için hedef olurlar.

Gemisavar ve/veya havadan karaya kullanılan Penguin, Spike-NLOS, UMTAS, Hellfire gibi füzelerle donanmış uçaklar ve helikopterler sınırlı ve kısa menzilli hava savunmasına sahip hücumbotlar için tehlikeli rakiplerdir.

Hücumbotlar küçük ve kıyıya yakın çalışacak şekilde tasarlandığından, kısa menzilli operasyonlara uygun platformlardır. Geminin boyutu nedeniyle ambarlarının sınırlı malzeme alması, sıklıkla yakıt ve yiyecek ikmal ihtiyacı duyması nedeniyle denizde kalma süreleri kısadır (48-72 saat). Harekat sahasında hakimiyeti kaybetmeden bu gemilere ikmal yaptırmak planlamacılar için önemli bir problem teşkil etmektedir. Ayrıca hücumbotta sınırlı personel görev yapar. Bu nedenle özellikle subaylar tek vardiya düzenine göre çalışır. Yeri geldiğinde bir subay 16-18 saat boyunca gemiye kumanda etmekte, uzun seyir saati ve geminin denize dayanıksız olmasından dolayı oluşan yorgunluk nedeniyle personelin dinlenme ihtiyacı da planlamacılar tarafından dikkate alınır.

Bir hücumbot, ATMACA gibi 200+ km’de gemileri hedefleyebilen bir gemisavar füzesi taşıyabilir, ancak taşıdığı arama radarının menzili daha kısaysa ve radar kapsaması ufuk hattı ile sınırlanacağından, füzenin menzilinden azami şekilde yararlanabilmek ve hedefleme için Link-11 ile helikopterler, deniz devriye uçakları ve İHA gibi harici platformların tespit sensörlerinden paylaşılacak verileri kullanabilir.

Türk Hücumbotları

Almanya’dan 1965-1970 yılları arasında alınan 9 adet Kartal sınıfı gemiler ile Türk Deniz Kuvvetleri Penguin gemisavar füzesi atma kabiliyetli hücumbot kullanmaya başlamıştır. Türk Deniz Kuvvetleri özellikle 70’li yıllardan itibaren modernizasyon çalışmaları kapsamında yurtiçi ortak üretim projeleri ile gemisavar füzesi kabiliyetli ve modern sistemler ile donatılmış hücumbotlar kullanıma almıştır. Alman tasarımı olan bu gemiler Doğan Sınıfı (4 adet), Rüzgar Sınıfı (4 adet) Yıldız Sınıfı (2 adet) ve Kılıç I/II sınıfı (9 adet) olarak adlandırılmıştır.

Doğan, Rüzgar ve Yıldız sınıfı gemiler benzer tekne yapısına sahip olsa da Yıldız sınıfının elektronikleri Barbaros sınıfı fırkateynler ve Kılıç I sınıfı hücumbotlarla benzerdir. Ayrıca Kılıç sınıfı hücumbotlar diğer sınıf gemilerden tonaj olarak daha büyüktür. Hücumbotlarda kullanılan silah sistemleri 76/62mm baş topu, çift namlusu 35mm’lik uçaksavar topu (Kılıç sınıfında çift namlulu 40mm’lik top vardır), Harpoon gemisavar füzesi ve Stinger füzesi şeklindedir.

Türk Deniz Kuvvetleri zamanın tehdit ortamında görev yapacak modern platform ihtiyacına yönelik 2000’li yıllardan itibaren çalışmalar yapmakla beraber 10 adet olarak planlanan tedarike yönelik hala platformun özellikleri netleşmediği için yeni platformların hizmete ne zaman gireceği belli değildir.


Kaynak: SavunmaSanayiST.com

  Sarsılmaz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu