Doğu Akdeniz satrancında İsrail hamlesi

Roketsan-ATMACA-Banner

Devletlerin uluslararası sistemde otonom aktörler olarak varlıklarını sürdürebilmeleri; uyguladıkları askeri, ekonomik ve siyasi stratejilerin başarı ile sonuçlanması ve bu sonucun devletlerin iç ve dış politikalarına yansıması neticesinde gerçekleşebilmektedir. Şüphesiz ki bir nevi dünyayı hareket ettiren enerji, ülkeler için de hayati öneme sahip bir unsuru teşkil etmektedir. Bir taraftan enerjiyi üretebilmek, üretilen enerjiyi pazarlayabilecek kartellere sahip olmak, diğer taraftan ihtiyaç duyulan enerjiye ucuz ve güvenilir yoldan ulaşmak devletlerin dış politikalarını şekillendiren etkenlerin başında gelmektedir.

Bu doğrultuda son yıllarda Doğu Akdeniz’de keşfedilen hidrokarbon kaynakları, bölgeye kıyısı olan komşu ülkeleri enerji arzı açısından heyecanlandırmanın yanı sıra; ekonomik açıdan ucuz, siyasi açıdan ortak düzlemde bir tedarikçiye kavuşma ihtimali nedeniyle bölge dışı aktörlerin de dikkatlerinin Doğu Akdeniz’e yoğunlaşmasını sağlamıştır. Bölgenin Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne (BMDHS) ve uluslararası hukuka aykırı uygulamalar nedeniyle istikrardan uzak yapısı, mümkün olan en büyük enerji payını almak amacıyla komşu ülkeleri farklı uzlaşma stratejileri oluşturmaya itmiştir.

STM Banner

Bu stratejilerden biri olan EAST-MED (Doğu Akdeniz Boru Hattı Projesi), Doğu Akdeniz’de hakkaniyet ilkesini ısrarla vurgulayan Türkiye’nin saf dışı tutularak bölgedeki enerjinin İtalya üzerinden Avrupa’ya aktarılması amacıyla oluşturulmuştu. Mısır, İsrail ve Ürdün’ün yanı sıra, AB üyesi Yunanistan, İtalya ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin dahil olduğu bu proje, enerji noktasında ciddi boyutta Rusya’ya bağımlı olan Avrupa için yeni bir can damarı anlamına gelmekteydi. Geçmiş zamanın hikayesi biçiminde kullandığımız bu stratejik adımlar, 27 Kasım 2019 tarihinde Türkiye ile Libya arasında  imzalanan “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması Mutabakatı Muhtırası” ve “Askeri İşbirliği Mutabakatı Muhtırası” başlıklı iki anlaşmayla tamamen hayali bir hikayeye dönüşmüştür.

EAST-MED ile amaçlanan Türkiye ve KKTC olmadan Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon kaynaklarını Avrupa’ya ulaştırma planına, imzalanan bu antlaşmalarla birlikte tam ortasından ket vurulmuştur. Diğer taraftan çok uluslu petrol arama şirketlerinin bölgedeki istikrarsızlık ve ihtilaflı alanlar nedeniyle Doğu Akdeniz’deki sondaj faaliyetlerini durdurması, Türkiye-Libya ikili antlaşmalarının bölge ülkelerinin planlarını engellemesi, Türkiye’nin  Libya’daki Libya Ulusal Mutabakat Hükümetini destekleyen faaliyetlerinin getirdiği başarılar bölgedeki diğer aktörlerin faaliyete geçme dürtülerini uyandırmış ve mayıs ayının ilk haftası Fransa, Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri tarafından yayınlanan ortak bildiri ile Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki enerji arama çalışmaları, Libya’ya yönelik askeri faaliyetleri ve genel olarak sözde gerginliği tırmandırıcı tüm faaliyetleri uluslararası hukuka aykırı olarak görülerek eleştirilmiş ve Türkiye ile Libya arasındaki ikili antlaşmalar; üçüncü ülkelerin egemenlik haklarına müdahale edemeyeceği, bu anlaşmaların deniz hukukuna uygun olmadığı ve üçüncü ülkeler için yasal bir yükümlülük doğuramayacağı savlarıyla eleştirilmiştir.

Libya-Mutabakatı

Bu noktada dikkat çeken iki unsur bulunmaktadır. Bunlardan ilki bir Avrupa ülkesi olan Fransa’nın Doğu Akdeniz’le ilgili sunulan bildiride taraflardan biri olarak yer alması, ikincisi ise Akdeniz’e kıyıdaş olan aynı zamanda EAST-MED projesinin öncül ülkelerinden biri olan İsrail’in bu bildiride yer almamasıdır. Libya’da General Hafter’i destekleyen Fransa’nın attığı bu adım, Doğu Akdeniz ile Suriye’deki etkisini arttırma odaklı olarak görülebilirken aynı zamanda Avrupa Birliği’nin kurucu üyelerinden olan Fransa’nın, AB de yeni kurulan savunma odaklı iş birliği antlaşması PESCO’nun güç denemesi olarak Fransa önderliğinde Doğu Akdeniz’i kullanabileceği ön yargısını akıllara getirmektedir. Diğer taraftan daha ilginç olan unsur İsrail’in bu açıklamada yer almaması ve Türkiye lehine diplomatik söylemlerde bulunmasıdır. İsrail’in resmi Twitter hesabından yapılan “Türkiye ile diplomatik ilişkilerimizle gurur duyuyoruz. Gelecekte bağımızın daha da güçlenmesini temenni ediyoruz. Türkiye’deki tüm takipçilerimize sevgilerimizi gönderiyoruz” açıklaması, Doğu Akdeniz’de ciddi çıkarları bulunan ve enerji noktasında Türkiye karşıtı bir oluşumda yer alan İsrail’in bölge politikasında yeni bir safhaya yöneldiğinin işareti olarak yorumlanabilmektedir. Bu doğrultuda Libya ile yapılan mutabakatın bir benzerinin İsrail ile yapılma ihtimali yalnızca Türkiye’nin bölgedeki davası açısından değil, kıta sahanlığı ve bölgedeki hidrokarbon sahalarının sınırı noktasında komşularıyla sıkıntılar yaşayan İsrail’in de lehine olacaktır. Ek olarak bölge ülkelerinin toplu biçimde iş birliği çatısı altında toplanması Doğu Akdeniz den çıkarılan doğal gazın Türkiye’ye oradan TAP ve TANAP ile Avrupa’ya daha düşük maliyetle aktarılmasına olanak tanıyacak, bu durumdan hem bölge ülkeleri hem de transit ülke konumunda bulunan Türkiye ciddi faydalar sağlayacaktır.

İsrail’in bu adımının ardında her ne olursa olsun, Doğu Akdeniz meselesi Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olmadan düşünülebilecek bir mesele değildir. Gerek ekonomik açıdan bölgeden çıkarılan enerjinin ulaştırılabileceği en kısa güzergahın Türkiye özerinden geçiyor olması, gerek siyasi açıdan istikrarsız bir Doğu Akdeniz’in yabancı yatırımcıları bölgeden uzaklaştırıcı etkisi, gerekse güvenlik ve askeri açıdan bölgede yapılan tatbikatların caydırıcılık boyutunun yanı sıra tansiyon yükseltici etkisi yalnızca kıyıdaş ülkelerinin tamamının işbirliği neticesinde yok edilebilecektir. Bu nedenle Libya mutabakatının ardından, İsrail, Mısır, Lübnan ve diğer bölge ülkelerinin tamamı ile yapılacak ikili ve çok taraflı anlaşmalar Türkiye’nin istikrarlı dış politika tutumunun önemli bir safhasını oluşturacaktır.

Öğr. Gör. Diren Şahin Doğan / Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi


Kaynak: SavunmaSanayiST.com

  Sarsılmaz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu