Hava Savunma Sistemi nedir? Ne işe yarar? Nasıl çalışır?

Roketsan-ATMACA-Banner

Hava Savunma Sistemleri:

Detaylı ve herkesin anlayabileceği bir dille yazdığımız bilgi amaçlı makalelerimizin bu bölümünde konumuz “Hava Savunma Sistemleri” olacak. Konu başlıklarımız ise;

STM Banner

– Kısaca hava savunma sistemlerinin çalışma mantığı,

– Bu sistemlerin geliştirilme amaçları,

– Hangi tehditlere karşı savunma yapabilecekleri,

– Hava savunma sistemlerinin çeşitleri ve farkları,

– Hava savunma sistemlerinin zayıflıkları ve dezavantajları

şeklinde olacak.

Öncelikle HSS’lerin (hava savunma sistemlerinin) basit bir tanımını yapalım. HSS’ler çok genel bir ifadeyle bir ülkenin toprakları ve karasuları üzerinde kalan hava sahasının yabancılara ve gelebilecek tehditlere karşı kontrol edilmesini ve korunmasını sağlayan sistemlerdir. HSS’lerin aslında baktığımızda yeni tür silahlar oldukları söylenemezler. Geçmişten günümüze özellikle dünya savaşlarında ve bilimum diğer savaşlarda sıkça kullanılmışlardır. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte ise tabii ki bu sistemlerde gelişmiş ve günümüzde modern ordular için çok çok önemli bir unsur haline gelmişlerdir. Günümüzde daha çok güdümlü füzeler kullanan HSS’lerden haberdarız fakat bu sistemlerin ataları olan uçaksavarlarda halen daha kullanılmaktadır. Evet, bir önce ki cümlede söylediğimiz gibi günümüzde adını sıkça duyduğumuz: “S400, Patriot, Aster, S300, Thaad, Iron Dome, Hisar” vs. gibi sistemlerin ataları teknolojinin henüz fazla gelişmediği eski yıllarda kullanılan uçaksavarlardır.

Fakat zamana göre hızla gelişen teknoloji sayesinde HSS’ler kısa menzilli basit uçaksavar sistemlerinden menzili yüzlerce km’ye varan, hızları ses hızının 5-10 katına çıkan güdümlü füzeler fırlatan savunma sistemlerine evrilmiştir.

“Hava savunma sistemlerinin çalışma mantığı nasıldır?”

HSS’lerin çalışma mantığını anlatmak basit ancak bu mantığı tam anlamıyla anlamak için askeri teknolojilere biraz da olsa meraklı olmanız ve araştırmalar yapmanız gerekiyor. Esasen HSS dediğimiz unsurlar “Batarya, Filo, Tabur, Bölük, Ünite, Birlik” vs. olmak üzere farklı kavramlarla ifade edilen, sayısı kullanıcısına göre değişen komuta kontrol araçları, mühimmat taşıma ve yükleme araçları, radarlar ve lançer dediğimiz atıcı araçlardan oluşan komplike bir yapı.

Burada sistemin en önemli unsurunu yani beynini “Radar” olarak belirtebiliriz. Zira hedeflerin tespit, teşhis ve takip işlevlerini radar gerçekleştirmektedir. Radarlar yine basit bir ifadeyle anlatacak olursak, kullanım amacına göre havaya, denize, karaya veya uzaya sinyaller gönderen ve bu sinyallerin geri yansımasıyla hedeflerini tespit eden aletlerdir. Bir radarın menzili her ne kadar çeşitli sayılarla ifade edilse de, bu mesafe arama yaptığı alanda bulmaya çalıştığı hedefin “Radar Kesit Alanı (RCS)” ile doğru orantılı olarak değişmektedir. RCS değerleri uçak, gemi, tank vs. fark etmeksizin her türlü aracın fiziksel ve kimyasal yapısına bağlı olarak değişen bir olgudur. Örneğin bir F-16 savaş uçağının RCS değeri açık kaynaklarda 1.2 m2 olarak belirtilmektedir. Bir başka örnek olarak Stealth (düşük görünürlük) özelliğine haiz F-22 savaş uçaklarının ise 0.0001 m2 RCS değerine sahip oldukları belirtilmektedir. İşte bu değerlere bağlı olarak bir radarın bir unsuru tespit mesafesi unsurdan unsura değişmektedir. Yani örneğin maksimum menzili 400 km olan bir radar 400 km içerisinde ki her şeyi göremez. Bunların yanında HSS radarlarının ise ekstra bir dezavantajı vardır. Kara konuşlu olmalarından kaynaklı olarak yer şekilleri bu radarları daha fazla etkilemektedir. Bunu basit bir telsiz mantığına benzetebiliriz. Nasıl ki etrafı dağlarla veya tepelerle kaplı bir alanda telsizle veya telefonla sağlıklı bir iletişim kurulamıyorsa benzer şekilde radarlarında böyle bir alanda etkinliği düşmektedir. Radarlar genel itibariye yarım küreler şeklinde bir alanı tarayabilirler. Coğrafi olarak düz ve deniz seviyesine göre yüksek alanlarda performansları artmaktadır. Dolayısıyla etrafı düzlük olan bir tepenin zirvesine yerleştirilen bir radar, etrafı açık olmayan bir noktaya yerleştirilmiş radara göre daha performanslı çalışmaktadır.

HSS’ler işte bu radarlar sayesinde düşmanı tespit, teşhis ve takip ederler ve daha sonrasında da sistemin içeriğinde ki füzelerle gerekiyorsa o düşmana angaje olurlar.

“Bu sistemlerin geliştirilme amaçları ve avantajları nelerdir?”

HSS’lerin geliştirilme amaçları hava unsurlarına karşı devamlı suretle karşıt hava unsuru kaldırmak yerine sabit bir yere konuşlu savunma sistemleri ile karşılık vermektir. Bu sayede sistemin yerleştirildiği bölgede sistemin kontrol edebileceği mesafe devamlı olarak takip edilebilir ve harici olarak herhangi bir uçar unsura gerek kalmamış olur.

greece air defence system ile ilgili görsel sonucu

“Hangi tehditlere karşı savunma yapabilirler?”

HSS’ler adı üzerinde havadan gelebilecek tehditlere karşı savunma yapmak için geliştirilmişlerdir. Bu tehditler: uçaklar, helikopterler, insansız hava araçları, havadan karaya, denizden karaya veya karadan karaya atılan çeşitli tiplerdeki füzeler ve roketlerdir.

“Hava savunma sistemlerinin çeşitleri ve farkları nelerdir?”

Her HSS her türlü tehdide karşı aynı seviyede koruma sağlayamaz. Bu yüzden HSS’lerinde çeşitleri vardır. Bu çeşitler irtifaya ve menzile göre ayrılmaktadır. En alt katmandan üst katmana doğru bir sıralama yapacak olursak;

İlk sırada “Çok Alçak İrtifa Hava Savunma Sistemleri” yer almaktadır. Bu sistemler daha çok uçaksavar sınıfında bulunmakla birlikte menzilleri dâhilinde füze ve roketlere karşı da kullanılabilirler. (Tabi başarılı olmaları füze ve roketlerin gelişmişliğine göre değişir.) Birincil hedefleri alçak irtifadan düşük süratlerle uçan düşman unsurlar ve seyir füzeleridir. Bu sistemlerin başarı oranı az önce de belirttiğimiz gibi düşman unsurun kabiliyetleri ile orantılı olarak değişmektedir. Menzilleri yaklaşık 8 km ve daha aşağısındadır. Tavan olarak kabul edilebilecek irtifa ise 4-5 km civarındadır.

İkinci sırada “Alçak İrtifa HSS” yer almaktadır. Bu sistemler ise yaklaşık 10-15 km aralığında bir önleme mesafesine sahiptir. İlk sırada yer alan “Çok Alçak İrtifa HSS” ile fazla bir farkı bulunmamaktadır. Maksimum irtifaları 5-10 km arasında değişmektedir. Hedefleri ve başarı oranı ilk sırada ki sistemler ile aynıdır.

Üçüncü sırada ise “Orta İrtifa HSS” yer almaktadır. Bu sınıftaki sistemler genellikle 15 ila 50 km arası menzile sahip olmakla birlikte 10-15 km arasında maksimum irtifaya sahiptir. Hedefleri konusunda diğer iki sınıftan çok farkları olmamakla birlikte bazı modelleri kısa menzilli balistik füze ve topçu roketlerine karşı da etkili olabilirler. Bunun yanında havadan karaya atılan füzeler konusunda da önleme etkileri genel olarak düşüktür.

hawk missile ile ilgili görsel sonucu

Dördüncü ve son sırada “Yüksek İrtifa HSS” yer alır. Bu klasmanda ki sistemler 50 km’nin çok üstünde 90, 120, 250 km gibi çok uzun mesafelere erişebilir. Hedef olarak diğer irtifada ki sistemlerin yanında balistik füzelere karşı da etkilidirler.

s400 ile ilgili görsel sonucu

Gördüğünüz gibi sistemlerin hepsinin genel itibariyle hedefleri benzerlik arz etmekle beraber farklı irtifalarda ki hedefler için özel geliştirilmiş farklı HSS’ler mevcuttur. Yüksek irtifa HSS’si var diye Orta/Alçak/Çok Alçak HSS sistemlerine gerek yoktur gibi bir anlayış kesinlikle geçerli değildir.

israil demir kubbe ile ilgili görsel sonucu

“Hava savunma sistemlerinin zayıflıkları ve yapısal dezavantajları nelerdir?”

Yazımızın başında belirttiğimiz üzere HSS’ler kara konuşlu olmalarından kaynaklı sabit bir alanı koruma konusunda avantajlı durumdayken aynı şekilde bu sebeple bir dezavantaja da sahiptir. HSS’lerin çalışma mantığını anlattığımız başlık altında da bilgisini verdiğimiz üzere radar araçları HSS’lerin beyni konumundadır. Dolayısıyla bir HSS’nin radarı vurulduğu anda tüm sistem (yedek radarlar veya bunun için alınmış ve sistemin susmasını engelleyecek önlemler olmadığı sürece) çok büyük bir ihtimalle gayri faal hale gelecektir.

Bir diğer dezavantaj yine radarla alakalı. Bu sistemler kara konuşlu oldukları için radarlar da doğal olarak karada yani yer seviyesinde oluyorlar. Dolayısıyla yukarıda açıkladığımız şekilde radarların görüş açısı kısıtlanmış oluyor. Bu sadece yer şekilleri ile alakalı bir durumda değil. Deniz seviyesinde bile olsa dünyanın yuvarlak olmasından kaynaklı olarak radarların belli bir irtifanın altında ki unsurları tespit etmesi de zor. Bu yüzden HSS’ler tek başına çalışmalarındansa ortak bir ağ üzerinde çalışmaları tercih ediliyor. Bu ağlar daha kapasiteli kara radarları, hava radarları diye isimlendirebileceğimiz AWACS uçakları, keşif ve gözetleme uyduları gibi farklı unsurların bir araya gelmesiyle oluşturuluyor. Oluşturulan ağ sayesinde HSS’ler yalnızca kendi radarları ile değil aynı zamanda ağa dahil tüm tespit sistemleri tarafından elde edilen verilere göre görevini icra ediyor.

Böylesine bir ağa dâhil olamayan sistemler ise balistik füzelere karşı, seyir füzelerine karşı ve alçak irtifadan gelen hava unsurlarına karşı görece daha zayıf bir savunma kabiliyetine sahiptir.

Yeri gelmişken kısaca bahsetmek gerekirse balistik füze vurmak, uçak veya helikopter vurmaktan kat be kat daha zordur. Zira özellikle terminal aşama dediğimiz dalış aşamasına geçen balistik füzeler inanılmaz hızlara (Saniyede onlarca kilometre) çıkmaktadır. Bunun gibi olağanüstü hızlara ulaşan bir nesneyi durdurmak da takdir edersiniz ki zor bir olgudur.

Zayıflıklardan veya dezavantajlardan bir başkası ise düşman tarafından yapılan saldırılarda kullanılan mühimmatlara göre bu sistemin tamamen işlevsiz kalması. Şöyle ki şuanda günümüz dünyasında silah sistemleri daha çok ülkelerin birbirine karşı yapacağı ve konvansiyonel silahların kullanılacağı bir savaş ortamı için geliştirilmekte. Bu sebeple de boyutu, ağırlığı, tesiri vs. görece daha düşük seviyede olan mühimmatlara karşı geliştirilen teknolojilerin niceliksel olarak sayıları daha az bir durumda. Yani güdümsüz bir roket gibi, bir top mermisi gibi daha ilkel sayılabilecek mühimmat türleri için geliştirilen bir savunma sistemi olmadığı/çok nadir olduğu gibi bu sistemleri yapmak da oldukça zor. Zira herhangi belli bir kıstasa göre hareket etmeyen, boyutları oldukça küçük, bu sebeple tespitleri, teşhisleri ve takipleri çok güç olan mühimmatların, buna bağlı olarak imha edilme olasılığı da düşüyor. Örneğin bir top mermisini durdurabilen bir sistemi geliştirmek çok çok zor, bunu bir sivrisineği tabancayla vurmaya çalışmaya benzetebiliriz. Sanırım bu benzetme durumu yeterince açık şekilde ifade etmiştir.

Ä°lgili resim

Dezavantaj veya zayıflık olarak sayabileceğimiz son konu ise doyum noktası dediğimiz dayanma sınırıdır. Her türlü sistemin bir dayanma sınırı vardır ve bu sınır aşıldığı takdirde sistem beklenen korumayı sağlayamaz. Bunu şöyle bir örnekle somutlaştırabiliriz;

Atışa hazır 64 adet füzesi olan bir sistemin korumakla yükümlü olduğu alana sayısı 64’ün üzerinde peyderpey şekilde atılacak mühimmat ile bu sistem her şekilde delinecektir. Ki burada atılacak 64 mühimmatın tamamının vurulması da zaten mümkün değildir. Az veya çok sistemde illa ki gedik açılacaktır. Atılan mühimmat sayısı / saldıran hava unsuru sayısı daha da arttığı takdirde sistemin beka kabiliyeti buna paralel olarak düşecektir.

saturation attack ile ilgili görsel sonucu

Evet, genel olarak HSS’lerin ne olduğunu, ne amaçla üretildiğini, hedeflerinin neler olduğunu, avantajlarını, dezavantajlarını ve zayıflıklarını anlattığımız yazımız burada tamamlanıyor. Yazı dizimizin bir sonraki bölümünde “Türkiye için katmanlı hava savunma” konusuna değinecek, bilgimiz dâhilinde ülkemiz için oluşturulması gereken katmanlı hava savunma ağı hakkında analizlerde ve yorumlarda bulunacağız.


Yazar: Abdullah Bekci     Kaynak: SavunmaSanayiST.com

TUALCOM Gif Baner   Sarsılmaz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu