Yazı dizimizin ilk bölümünü okumak için tıklayınız. İkinci bölümde kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Soğuk Savaş Sonrası
Yavaş yavaş soğuk savaşın sonlarına doğru geldiğimiz ve Körfez Savaşı’nın patlak verdiği dönemde envanterimizi dolduran M48 tankları son günlerini yaşıyordu. Yapılan modernizasyonlar bize zaman kazandırmaya devam etse de yaklaşmakta olan sonu engelleyemiyordu. Karakol bekleme zamanları oldukça yaklaşmaktaydı. 1980 yılında Almanlar ile yapılan ikili anlaşmalar sonucunda Arifiye’de 183 adet M48 serisi tank, dizel motor, PZB 200 pasif gece görüş cihazı ve 105 mm’lik topla donatılmış ve bu tanklar M48T5 olarak adlandırılmıştı. Daha sonra Amerika Birleşik Devletleri ile 2 aşamalı modernizasyonlar gerçekleştirilerek, ilk aşamada 1360 adet M48A5 tankları 1979-1987 yılları arasında, M60A1 seviyesine yükseltilerek M48A5T1 adını almıştır. İkinci aşamada ise 760 adet M48A5 tankları, Eylül 1987, Aralık 1991 tarihleri arasında, M60A3 seviyesine yükseltilerek M48A5T2 adını almıştır.
Yapılan modernizasyonlar sonucunda M48 tanklarının yaşadığı metal yorgunluğu sebebiyle 2000’li yıllarda görevlerinin sonuna gelmesi öngörülerek yaşanabilecek bu probleme karşı çözüm aranmaya başlandı. Aradığımız çözüm ayağımıza geldi. Fakat bu çözümün de bizi çok idare etmeyeceğini biraz geç fark edecektik. Irak işgalinde Amerika Birleşik Devletleri’ne destek verdiğimizden dolayı ABD, bu soruna geçici bir çözüm bulmak adına Körfez Savaşı’ndan hemen sonra 104 adet M60A1 ve 872 adet M60A3 tankını ülkemize hibe etti. 1970’li yılların sonunda ve 80’li yılların başında üretilen bu tanklar gelişen teknoloji karşısında beklenilenden daha kısa bir süre içerisinde yenik düşmüş ve yarı ömürlerin yaklaşmışlardı. O yıllarda komşularımıza oranla sayısal olarak oldukça fazla tanka sahiptik. Nitelik olarak kıyaslandığında da kötü durumda olmamamıza rağmen Körfez Savaşı ile ısınan ve yıllar geçtikçe daha da ısınacak olan Ortadoğu’da söz sahibi olabilmek ve sınırlarımızı terör örgütleri ve savaştan koruyabilmek için daha iyi tank gücüne ihtiyacımız vardı.
1990’lı yılların sonlarına geldiğimizde 78 model M60A3 tanklarının ana tank gücümüzü oluşturmasından oldukça rahatsız olmaya başladık. Ömürlerinin büyük bir kısmını geride bırakan M60A3 tankları, çok hızlı gelişen teknoloji karşısında ayakta duramamaya başlamıştı. Türkiye bu duruma derhal müdahale etmek istyerek 1000 adet ana muharebe tankı alımı yapılmasını kesinlikle istiyordu. 1982-1993 yılları arasında ülkemize Almanya’dan 391 adet Leopard-1 tankı gelmesine rağmen sayı yeterli bulunmamış ve tanklardan oldukça memnun kalınmasından dolayı 1993 yılında 320 adet daha Leopard-1 tankı alınmıştı.
1000 adet alım için başlanılan çalışmalar 1998 yılında hızlandırılarak bir ekip oluşturuldu ve dünyanın en iyi tankları mercek altına alındı. Ekip bir liste hazırladı ve listede ülkemizin ihtiyaçlarını büyük oranda karşılayabilecek, diplomatik problemler yaşanma oranı düşük ve terör örgütleri ve batıdaki Yunan tehdidine karşı elimizi oldukça güçlendirebilecek 3 adet tank bulunmaktaydı.
1- Fransız Nexter AMX-56 Leclerc
Fransızlar ile yapılan görüşmelerde dünyanın en iyi tankını üretmeyi kendilerine vazife görmüş ve bu ideal uğruna ne gerekiyorsa yapmaya çalışmaları ekibi oldukça etkilemiştir. Leclerc tankı meskun mahal için tasarlanan fakat sahip olduğu zırh yapısı ve ateş gücü ile tanka tank muharebelerde de başarılı olması beklenebilen atik, hafif ve dönemine göre sağlam bir zırha sahiptir. Fakat önümüzde oldukça büyük bir problem vardır. Leclerc tankı dönemine göre diğer tanklardan çok daha pahalı ve tıpkı ikinci dünya savaşı zamanında Alman Tiger tankı gibi oldukça fazla, karmaşık sorunlara sahiptir. Bu sorunlar karşısında Fransa’dan gelebilecek yardımın sınırlılığı, tek başımıza üstünden gelemeyebilecek olmamız ve inanılmaz yüksek maliyeti sebebiyle seçilmemiştir.
2- İsrail MANTAK Merkava Mark-3
İsrailli yetkililer ile yapılan görüşmelerde terör operasyonları ve meskun mahal operasyonları için zamanının en iyisi olan sahip olduğu yüksek kalitede ERA (Explosive Reactive Armor)’ları ve çok yeni bir teknoloji olan NxRA zırhı ekibimiz tarafından çok beğenilmiştir. Oldukça iyi bir savunma tankı olan Merkava Mark-3, ülkemizi hem düşman tanklarından hem de terör saldırılarından koruyabilecek dayanıklılığa sahip olması rağmen sahip olduğu farklı mekanik yapıdan (önde motor, arkada taret) dolayı denge problemlerine sahipti. İsrail, günümüzde bu sorunu hem mark-3 hemde mark-4 tanklarında çözmüştü fakat o zamanlar hala devam ediyordu. Her şey rağmen ilk olarak İsrailli yetkililer ile masaya oturuldu. Türkiye’nin dost ve kardeş olduğu ülkelerin pazarına girebilmek için can atan İsrailli yetkililer, yapacakları bu ilk Merkava satışı ile bugüne kadar bir türlü satmayı beceremedikleri tanka birçok talep gelmesini bekliyordu. Yapılan görüşmelerde Türkiye’nin 2 adet temel isteği vardı; ilk olarak kesinlikle teknoloji transferi ve tankların bakımları, yedek parça tedariği konusunda sorun yaşanmaması için güvence ikinci olarak da istediğimiz zaman İsrail’e sormadan tank üstünde geliştirmeler ve modernizasyonlar yapabilmek en temel 2 isteğimizi oluşturuyordu. En azından yapacağımız çalışmalar ile İsrail coğrafyasından başka herhangi bir yerde yüksek verimlilik alınamayacak olan tanktan kendi coğrafyamızda yüksek verimlilik almak istiyorduk fakat İsrail duruma anında uyandı ve ilk maddeyi koşulsuz şartsız kabul etmesine rağmen ikinci maddeyi kesinlikle reddetti. Modernizasyon konusunda bir numara olarak gösterilen İsrail, gerek duyulduğu takdirde 2 ülkenin beraber çalışma yürütmesi gerektiğini vurguladı. Bunun üzerine masadan siyasi sebepleri bahane ederek kalktık fakat aynı zamanda Türkiye, İsrail’den 25 milyon dolar değerinde Popeye-1 havadan karaya füze aldı ve İsrail’e 12 milyon dolar değerinde 40 adet Otokar Akrep aracı sattı.
3- Alman Kraus-Maffei Wegmann Leopard 2A4
Alman yetkililer ile yapılan görüşmelerde tamamen tanka tank mücadeleler için tasarlanan kelimenin tam anlamıyla tank katili olan Leopard 2A4 tankları, batıdaki Yunan tehdidine karşı oldukça güven veriyordu. Sovyetler birliğinin dağılmasından sonra ortada büyük bir tehdit bulunmamasından dolayı Almanya, tank stoklarını müttefik ülkelere bir bir satmaya başlamıştı ve bizim için alınabilmesi en kolay tank olarak Leopard 2A4 göze çarpıyordu. Yunanistan’ın da Leopard 2A4 istemesi ve 183 adet alım yapmak istemesinin ardından Türkiye 354 adet alım yapmaya karar vermişti. Leopard 2A4 tankları, o yıllarda oldukça sağlam bir zırha ve Rheinmetall L44 topuna sahipti. Bu top, Alman sabotları ile rakip tanklarının delebildiği değerlerin neredeyse 2 katını delebiliyordu. Yüksek ateş gücü, döneminin çok üstünde bir zırh, ağır olmasına rağmen oldukça atik, Doğu Avrupa düzlüklerinde başarılı olması için tasarlanmış olsa da Anadolu coğrafyasında başarılı olabilecek hareket kabiliyetlerine sahip Leopard 2A4 tanklarında karar kılınmış ve 2006 yılında 354 adet alım gerçekleştirilmişti.
Modernizasyon becerileri çok iyi olan ve gönlü olan İsrail ile 170 adet M60A3 tankının modernizasyonu için anlaşıldı. Leopard 2A4 tankları meskun mahalde ve defans yapma hususunda pek iyi sayılmazdı. Terör operasyonları ve meskun mahal için Merkava Mark-3 benzeri zırha sahip olacak, 120mm top entegre edilecek olan, Slera ve ERA gibi reaktif zırhlara sahip olacak M60-T Sabra tankları İsrailli yetkililer tarafından tam da istediğimiz gibi olmuştu. Zırhını çok beğendiğimiz Merkava Mark-3’ü almasak da bu zırha çok benzer bir zırha sahip olan Sabra, gün gelecek Başika’da, dünyanın en etkili 2 ATGM’sinden biri olan Kornet-E füzesini durduracak ve askerlerimizin burnunun dahi kanamasına izin vermeyecekti.
Türkiye; yaşanan gecikmelerden, bir miktar tank alınmasına rağmen istenilen miktarda alım gerçekleştirilememesinden oldukça daralmış durumdaydı. Hazır alımların yaratacağı bağımlılıklar ve olası bir aksiyon durumunda gidenin yerine yenisinin gelmesinin çok daha zor olması durumundan dolayı milli bir tank üretimi için kollar sıvanmaya başladı.
2008-2012 yılları arasında Otokar tarafından Altay tankı verilen 500 milyon dolarlık devlet desteği ile tasarlanmış ve seri üretime hazır hale gelmeyi bekliyordu fakat Otokar’ın ilk ihalede uçuk bir fiyat vermesinden dolayı ihale ertelenmişti. Bu durumu fırsat bilen BMC, hiç paletli zırhlı araç tecrübesine sahip olmamasına rağmen bu ihaleyi almayı kafa koyarak devletin istediği güvenceleri yerine getirebilecek ortaklar aramaya başladı. Alman devi Rheinmetall ve mali ortak Malezya’lı ETİKA şirketi ile ortaklık gerçekleştirerek RBSS kuruldu. Hükumetin gerçekleşmesini istediği; maddi kaynak problemlerinin giderilmesi, kalifiye eleman problemini çözmek için personel yetiştirilmesi ve daha makul fiyata üretim yapılması gibi maddeleri sorunsuzca halledebileceğini kanıtlayarak rekabetin oldukça yüksek olduğu ihaleyi RBSS ortaklığı kazandı. Fakat yaşanan problemler bir türlü bitmedi ve 1000 adet Altay tankının üretileceği 4 partinin ilki olan 250 adet tankın seri üretimi 2020 yılının ortalarında başlayacak.
Üçüncü bölümde, zırhlı personel taşıyıcılar ve zırhlı muharebe araçlarını kaleme alacağız. En son olarak da gelecekte yapabileceklerimizden bahsedeceğiz.
Yazar: Yusuf Metin Kaynak: SavunmaSanayiST.com