Düşman Hava Savunmalarının Bastırılması (SEAD)

Roketsan-ATMACA-Banner

ABD Savunma Bakanlığı, düşman hava savunmasının bastırılmasını (Suppression of Enemy Air Defenses (SEAD)), “yıkıcı ve/veya yıkıcı yollarla yüzey tabanlı düşman hava savunmalarını etkisiz hale getiren, yok eden veya geçici olarak bozan görevler” olarak tanımlar.

Hava gücü teorisyeni Profesör Daniel’in,  “Baltrusaitis Quest for the High Ground: The Development of SEAD Strategy” belgesinde de SEAD’in geniş kapsamlı (campaign), bölgesel/yerel (localised) ve fırsat hedefi (opportune) olmak üzere üç farklı seviyede gerçekleştirilebileceği öne sürülmüştür.

STM Banner

Geniş kapsamlı (Campaign): Düşman hava sahasının ve hava üstünlüğünün ele geçirilmesi için hava savunma ağına yapılan operasyonlardır.

Bölgesel/Yerel (Localised): Belirli bir görevi desteklemek için hava savunma unsurlarını veya ağa bağlı olmayan yerel yer tabanlı hava savunmalarını bastırmak için belirli bir alanda belirli bir zamanda taktik bir şekilde gerçekleştirilir. Buna Suriye ve Libya sahasında yaptığımız SİHA operasyonlarını örnek gösterebiliriz.

Fırsat (Opportune): “Düşman hava savunma hedeflerine karşı kendini savunma ve saldırıya karşı yapılan saldırı” olarak tanımlanabilir. Yer tabanlı hava savunması, bir görev sırasında, yalnızca uçağı korumak amacıyla tespit edildiğinde vurulabilir. Buna Irak’ın kuzeyinde Çekiç Güç’ün yaptığı uçuşlarda vurduğu Irak SAM ve AAA ünitelerini gösterebiliriz.

Uzun zamandır düşmanın hava savunmasını yok etmek veya bozmak, düzenlenen hava saldırısı operasyonlarının merkezi olmuştur. Çünkü düşman hava savunmasının etkili bir şekilde bastırılması (SEAD), dost ya da kendi hava kuvvetlerini koruyan ve hareket özgürlüğüne izin veren hava üstünlüğünü sağlar. Aksi durumda yapılacak operasyonlar daha yüksek risk taşır.

Düşman hava savunmalarının yetenekleri ve yoğunluğu son 50 yılda büyük ölçüde değişirken, son çatışmalarda düşman hava savunmalarına bağlı savaş uçakları kayıpları son derece düşük olmuştur. İttifak SEAD platformları, bu olumlu eğilimden tek başına sorumlu olmasa da SEAD’in uçakların hayatta kalabilmesine önemli bir katkıda bulunduğu açıktır.

İmha edilen S-75 Dvina SAM Sistemi

Bununla birlikte, Irak ve Afganistan’ın daha rahat operasyon yapılabilen hava sahalarına rağmen, NATO’nun mevcut SEAD yeteneklerini alt etmekle tehdit eden, giderek daha sofistike ve yetenekli hale gelen yeni nesil düşman hava savunma tehditleri İttifak’ın planlayıcılarını gelişen bu soruna göz atmaya zorladı.

Operasyonlarda elektronik harp (EW) uygulamaları, iletişim ve hava hedef tespiti için 20. yüzyılın başlarında kullanılmaya başlanmıştır. Savaş alanında elektromanyetik operasyonlar iki Dünya Savaşı arasında ve sırasında hızla gelişti. İkinci Dünya Savaşı sırasında erken uyarı radarları ve ilkel hava savunma sistemleri geliştirildi ve bu sistemlere karşı “Chaff” gibi özel önlemler kullanıldı.

Düşman hava savunmasının sistematik olarak bastırmanın önemini ortaya koyanın Vietnam Savaşı olduğu düşünülebilir. Kuzey Vietnam Ordusu, ABD hava operasyonlarının engellenmesine yönelik çalışan yerleşik bir entegre hava savunma sistemine (EHSS) sahipti. Özel hava platformları, anti-radyasyon füzeleri, elektromanyetik karıştırma sistemleri ve özel baskılayıcı taktikler, ABD güçleri tarafından Vietnam hava savunma sistemini bastırmak için kullanıldı.

Vietnam Savaşı sonrası dönem; gelişmiş anti-radyasyon füzeleri, özel EH sistemleri ve SEAD operasyonları için yeni hava taktiklerinin geliştirilmesi ve kullanımına şahit oldu. Buna karşılık EHSS’ler de, SEAD ve hava operasyonlarını zorlaştırmak ve hava savunma sistemlerine esneklik sağlamak için gelişti. Nitekim, 1986’da Libya (ve 2011), 1991’de Körfez Savaşı, 1995’te Bosna, 1999’da Kosova ve daha az ölçüde 2001 ve 2003’te Irak’taki gibi, giderek daha karmaşık hale gelen hava savunma sistemleri karşında SEAD operasyonları daha kilit rol alır hale gelmiştir.

SEAD hakkında bilinen bir yanlış ise sadece anti-radyasyon füzesi kullanarak her tehdidin ortadan kaldırılabileceğidir. Kosova’da İttifak SEAD operasyonları, toplam yapılan sortilerin %12’sini oluşturmasına rağmen, Sırp hava savunma sistemleri, uyguladıkları hayatta kalma taktikleri sayesinde çatışma boyunca esnek ve çoğunlukla operasyonel kaldılar. NATO varlıkları 750’den fazla anti-radyasyon füzesi kullanmasına karşılık Sırp hava savunma sistemlerine karşı çok az ölümcül etki sağladı.

KORAL ET/ED Sistemi

Son SEAD operasyonlarının başarısının çoğu, Müttefik kuvvetlerin entegre hava savunmasını biraz esnek ve bütünsel bir şekilde ele alma kabiliyetinden (ve istekliliğinden) kaynaklanmaktadır. Örneğin, SEAD kuvvetlerinin, SAM Sistemleri ve uçaksavar topçuları gibi düşman hava savunma varlıklarının ölümcül şekilde bastırılması için radyasyon karşıtı füzeler kullanması olağandışı olmasa da, kuvvetler geleneksel olarak SEAD varlıklarını EH platformları ve taktikleri ile birleştirdi.

2011 yılında yapılan Libya operasyonunda geleneksel SEAD varlıkları dışında radar pozisyonlarına saldıran sahile yakın havalanan saldırı helikopterleri ile gemilerden askeri tesislere karşı kullanılan seyir füzeleri de kullanılmıştır. Libya’nın kullandığı hava savunma sistemleri eski ve nispeten yetersiz olsa da geleneksel bir yapıda değildi. Libya, insani ve politik olarak operasyonları karmaşık hale getirmek için komuta, kontrol ve iletişim (C3) için askeri olmayan altyapıyı sıklıkla kullandı. Örneğin, hava savunma sistemlerini yönlendirmek için sivil hava trafik sistemlerini kullandı.

Sadece üç yıl sonra, yeniden dirilen bir Rusya, Avrupa’daki potansiyel çatışmanın olası şeklini büyük ölçüde değiştirdi ve onunla birlikte ittifakın ne hazırlandığı ne de denediği bir dizi iç içe geçmiş hava savunma tehdidi getirdi. Yeni, uzun menzilli hava savunma füze sistemleri, entegre ve yedek komuta ve kontrol ağları, birbirini örten hedefleme bölgeleri ve birden fazla alanda savunmayı düzenleme yeteneği SEAD ortamını büyük ölçüde değiştirdi ve A2/AD yani “Erişimi Engelleme-Bölgeden Men Etme terimi hızla SEAD sözlüğünün bir parçası haline geldi.

Son simülasyonlar ve ‘A2/AD’ yapılarına karşı operasyonel seviye alıştırmaları, başarı için ortak hareket etmenin çok önemli olduğunu göstermektedir. Çeşitli savaş oyunlarında askeri bileşenlerin ortak bir planlama dahilinde kullanılmamasının ciddi kayıplara yol açabileceği görülmüştür. Başka bir deyişle, SEAD operasyonlarının birleştirilmesi, gelecekteki her NATO operasyonu için bir ön koşuldur. Mevcut NATO askeri yetkinlikleri göz önüne alındığında, şu anda mevcut SEAD yeteneklerini tanımlamak için iki ana kategori (kinetik ve kinetik olmayan) ele alınabilir.

hava savunma sistemi, KGK suriye, suriye hava savunma, suriye Buk, SA-17 Suriye
Suriye’de Tor SAM sistemini imha ettiği iddia edilen KGK

Kinetik SEAD yetenekleri, kuvvetlerin düşman hava savunmasının bastırılmasına yönelik ölümcül mühimmat veya silah kullandığı bir etkinlik olarak tanımlanabilir. SEAD silahlarını kullanmak için özel hava platformları geliştirilirken, çeşitli varlıklar çok sayıda kaynakla SEAD görevlerine etkili bir şekilde katkıda bulunabilir. Anti-radyasyon füzelerinin dışında, uzun menzilli güdümlü mühimmatlar (KGK/JSOW), seyir füzeleri (SOM/Gezgin), güdümlü mühimmatlar (KGK/JDAM), gemisavar füzeleri (Atmaca 2) ya da kara konuşlu roket/füze sistemleri silah türleri ile Özel Kuvvetler de kullanılabilir.

Düşman hava savunmasını bastırmak için düşmanın elektromanyetik operasyonları engellemek, nötralize etmek, devre dışı bırakmak veya bozmak için kullanılan herhangi bir EH faaliyet seti, SEAD operasyonlarının kinetik olmayan yetenekleri olarak düşünülebilir. Bir EHSS sadece sinyal yayan radarlar, yüzeyden havaya füze sistemleri veya hava savunma uçakları değil, aynı zamanda iletişim sistemleri ve veri bağlantılarından oluşan karmaşık bir sistemdir.

Son olarak, havadaki sahte hedef sistemleri SEAD operasyonlarına verimli bir şekilde katkıda bulunabilir. Örneğin, tam boyutlu bir uçak veya bir seyir füzesi gibi görünen havadan atılabilir minyatür sahte hedef (MALD), hava savunma sistemlerinin etkili aralıklarında uçarak düşman hava savunma sistemini tetikleyebilir. Bu şekilde,  düşmanın hava savunma mühimmatlarını kullanması sağlanabilir ya da sonradan SEAD operasyonlarında kullanılabilecek düşmanın hava savunma sistemlerinin detayları kaydedilebilir.

SEAD operasyonu/operasyonları, belirli uçaklar, silahlar ve alt sistemler aracılığıyla yerine getirilebilir. Örnek: E/A-18G Growler + AN/ALQ-99 Taktik Karıştırma Sistemi + AGM-88E Gelişmiş Anti-Radyasyon Füzesi (AARM) üçlüsü ile ABD Deniz Kuvvetleri çok etkili bir SEAD kabiliyetine sahiptir. AN/ALQ-99 ile 30.000 feet (9 km) irtifadan 400 km menzile kadar 30MHz’den 10GHz’e kadar dalga bandında çalışan yer tabanlı arama ve atış kontrol radarlarını karıştırabilmekte ve HARM füzeleri ile 100+ km menzilden belirlenen hava savunma sistemlerini vurabilmektedir.

E/A-18G Growler
E/A-18G Growler

AN/ALQ-99 yakında, 2GHz ila 6GHz dalga bandı aralığında çalışan radarlara karşı AESA tabanlı ve daha kabiliyetli bir yazılım kullanan AN/ALQ-249(V)1 Yeni Nesil Karıştırıcı-Orta Band (NGJ-MB) ile değiştirilecektir. Ayrıca 2020’lerin ortasına doğru sistemin 100MHz ila 2GHz dalga bandı aralığındaki radarlar için olan (V)2 Yeni Nesil Karştırıcı-Düşük Band (NGJ-LB) ve 6ghz ila 18GHz dalga bandı aralığındaki radarlar için de Yeni Nesil Karıştırıcı-Yüksek Band (NGJ-HB) modellerinin de kullanıma girmesi beklenmektedir.

SEAD’ın silah kısmını AGM-88E AARM Gelişmiş Anti-Radyasyon Füze sistemi oluşturur. “Echo” modeli AGM-88C HARM füzesinin GPS/INS (Küresel Konumlandırma Sistemi/Atalet Navigasyon Sistemi) ve MMW (Milimetrik Dalga Radarı) ile güncellenmiş modelidir.

GPS / INS ilavesi ile füze kilidinden kurtulmak için radarın kapatılması durumunda da füze hedefin koordinatlarını hafızasında tuttuğu için hedefe doğru seyrine devam eder ikincil hasar oluşumu riskini düşürür. Örneğin: 1999 yılında NATO’nun düzenlediği Kosova Operasyonu sırasında ateşlenen bir AGM-88B HARM füzesi muhtemelen hedefin radarını kapatması nedeniyle rotadan çıkarak Bulgaristan’ın başkenti Sofya’da bir eve isabet etmiş!

agm-88 harm füzesi, agm-88 harm missile, agm 88 harm türkiye, anti radyasyon füzesi, anti radyasyon
AGM-88-HARM

Türk Hava Kuvvetleri’nde SEAD görevi, HARM füzesi kabiliyetli F-16 Blok 50 uçakları ile uçmakta olan 151. Tunç Filo tarafından yürütülmektedir. Ayrıca Aselsan tarafından geliştirme süreci yürütülen havadan elektronik karıştırma uçağı HavaSOJ ve Aselsan ile Roketsan tarafından geliştirme süreci devam eden ancak hakkında çok az bilgi bulunan milli anti-radyasyon füzesi olan AKBABA Füzesi projeleri bulunmaktadır. HavaSOJ ile operasyon bölgesindeki hava savunma sistemleri uzak mesafeden uygulanacak EH yöntemleri görev yapamaz hale getirilerek, insanlı/insansız uçaklarımızın daha güvenlik içinde görev yapmalarının sağlanması amaçlanmaktadır.


Kaynak: SavunmaSanayiST.com

  Sarsılmaz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu