Analiz | Milli Muharip Uçak’ın Mock-Up’ı bize ne anlatıyor?

Roketsan-ATMACA-Banner

(Bu içerik SavunmaSanayiST.com’a aittir. Kaynak belirtilmeden kullanılması halinde hak talebinde bulunulacaktır.)

Paris Air Show – 2019 kapsamında Türkiye için çok önemli bir gelişme yaşandı. Yaşanan gelişme herkesin medyadan takip ettiği üzere Milli Muharip Uçak (MMU) TF-X’in birebir boyutlu bir maketinin (Mock-up) ilk kez sergilenmesi oldu.

STM Banner

İlk defa sergilenen Mock-Up’la birlikte uçağın aşağı yukarı neye benzeyeceği bir kez daha gözle görülerek teyit edilmiş oldu ve olması beklenilen bazı özelliklerin olduğunu da yine fiilen uçak üzerinde görerek bilgilerimizi teyit etmiş olduk. Sergilenen Mock-up’ın yanında hem Türk yapımı hem de diğer ülkelerin yapımı silahların sergilenmesi de dikkat çekici olan bir husustu. Bunlarla beraber daha önce açıklanan bazı teknik özelliklerde de değişikliklerin olduğu gözlemlendi.

Bizde bu yazımızda MMU TF-X’in açıklanan son teknik özelliklerini inceleyecek, bu özellikler hakkında yorumlar yapacak, teknik özelliklerin yanı sıra Mock-up üzerinde gördüğümüz fiziksel özelliklerden bahsedecek ve TF-X ile birlikte sergilenen mühimmatlarla ilgili konuşacağız.

Teknik özelliklerde son durum ne?

Genel Özellikler:

Kanat Açıklığı: 13 m

Uzunluk: 21 m

Yükseklik: 6 m

Motor Gücü: 2×27.000 lb

Maksimum Seyir İrtifası: 55.000 ft

Maksimum Hız: 1.8 Mach

G Limitleri: +9G / -3,5G

Tasarım Özellikleri:

Düşük Görünürlük (Stealth)

Gövde İçi Silah İstasyonları

Yüksek Durumsal Farkındalık

Süperseyir (Supercruise)

Sensör Füzyonu

Operasyonel Kabiliyetler:

Çok Maksatlı Avcı Rolü (Multi Role & Swing Role)

Hava Üstünlük Rolü (Air Superiority)

Görüş Ötesi ve Görüş İçi Angajman (BVR & WVR)

Aviyonik ve Sensörler:

AESA Radar

Elektronik Harp Sistemi

Kızıl Ötesi Tarama ve Tespit Sensörü

Akıllı Kokpit Yapısı

Teknik özelliklerle ilgili yorumlar:

Öncelikle açıklanan teknik verilere bakacak olursak, şahsi olarak bizleri ziyadesiyle memnun ettiğini söyleyebiliriz. Özellikle motor gücünün yükseltilmiş olması, uçağın hacminin büyümüş olması, Süperseyir özelliğinin olacağının doğrulanması, Sensör Füzyonu buna bağlı ve durumsal farkındalığın yüksek seviyede olacağını görmek kesinlikle çok önemli detaylar. Bunların yanı sıra Akıllı Kokpit yapısı, IRST/EOTS benzeri bir sensörün bulunacak olması; uçağın yalnızca hava-hava görevlerinde değil, gerektiğinde hava-kara görevlerinde de kullanılabilecek olması deyim yerindeyse yüzümüzü güldüren özellikler.

Uçağın eski özelliklerinde daha düşük itiş gücü ile 2 mach hıza ulaşabileceği belirtiliyordu fakat gelinen son nokta itibariyle motor gücünün toplamda 54 bin libreye ulaşmasına karşın maksimum hızın 1.8 mach’a düşmüş olduğu görülüyor. Buda uçağın hacminin eskiye oranla iyiden iyiye büyüdüğünü ve buna bağlı olarak kabiliyetlerinin daha kolay artabileceğini bize gösteriyor.

Yani örneğin uçağın dahili yakıt deposu büyütülmüş olabilir, dahili silah istasyonlarında genişletmeler yapılmış olabilir, yeni sensör ve aviyonik sistemlerinin beraberinde getirmiş olduğu aksamın depolanması için uçağın hacmi büyütülmüş olabilir vesaire… Bunlar sırayla bakıldığında menzil, harekat yarıçapı ve havada kalış süresi konularında artış sağlayacak, daha fazla veya daha büyük mühimmatların taşınabilmesine olanak sağlayacak, çağımızın gereği olan aviyoniklerin, sensörlerin ve teknolojilerin kullanılmasında herhangi bir kısıtlamaya gidilmemesine imkan tanıyacak özelliklerdir. Bunların getireceği ağırlık artışından dolayı maksimum hızda küçük sayılabilecek bir düşüşe de bu yüzden pek dikkat edilmesine gerek yoktur. Zira günümüz hava savaşlarında uçaklar uçabilecekleri maksimum hızlarda değil tıpkı bir yolcu uçağının uçtuğu gibi saatte 800 ila 900 km hız ile uçarlar. Bu hızların yükselmesi ve ta ki saatte 2000 km’ye yaklaşması ancak mecburiyet gerektiren nadir zamanlarda yaşanır. Yani bir savaş uçağının saatte 2000 km hıza ulaşması değil her zaman yaşanan bir şey, aksine nadiren yaşanan bir şeydir. Bu noktada bize daha önemli bir özellik olarak Süperseyir özelliği göz kırpmaktadır.

Bilmeyenler için Süperseyir (Supercruise), uçakların Artyakıcı (Afterburner  – AB) kullanmadan ses üstü hızlarda uçmasını sağlar. (Afterburner – AB uçağın nozzle yani egzoz kısmına safi yakıt püskürtülerek ikinci bir yanma tepkimesi ile itki kuvvetinin elde edilmesidir.) Örneğin bir F-16 uçağı AB kullanmadan ses üstü hızlara ulaşamaz. Ses üstü hıza ulaşmak için AB kullandığında ise çok büyük bir yakıt sarfiyatı ortaya çıkar. Yine bir örnekle anlatmamız gerekirse bir F-16 uçağı standart bir yükleme ile normal bir uçuş gerçekleştirmek isterse yaklaşık 1,5 saat havada kalabilir. Fakat kalkışla beraber hiç durmaksızın Full AB ile uçulursa bu uçuş ancak 10-15 dakika kadar sürecektir çünkü uçak 10-15 dakika içinde deposunda bulunan 3 ton yakıtı bitirecektir. Süperseyir özelliği ile ise uçak fazla yakıt sarfiyatına gerek kalmadan ses üstü hızlarda uzun süreler seyir yapabilecek özelliğe sahip olacaktır. Bu da bizim maksimum hızından ziyade Süperseyir ile kaç km hıza ulaşılacağına dikkat etmemiz konusunda bize fikir vermelidir.

Fakat burada bir antrparantez olarak ilk aşama için yani yerli motor üretilene kadar ki süreçte ABD yapımı F-110 motorlarının tercih edilmiş olması kafalarda soru işaretleri oluşturuyor. CAATSA yaptırımlarının uygulanmasının sözü edilen bu günlerde dahi yerli ve milli olarak üretilecek uçağımızın ABD yapımı bir motor üzerine şekillenmesi gerek bugün, gerekse gelecekte başımızı ağrıtma potansiyeli olan bir konu.

Bunların haricinde bir diğer önemli özellik olarak F-35’lerde de bulunan EOTS benzeri bir sistemin TF-X’de de bulunacağını kesin olarak öğrenmiş olmamız, tıpkı dünyada bulunan diğer muadilleri gibi TF-X’inde durumsal farkındalığının oldukça yüksek olacağına ve aynı zamanda bu sistem ile hedefleme ve takip konusunda TF-X’in büyük kazançlar sağlayacağına dair bizlere bilgi veriyor.

Kısaca açıklanan son özellikler projenin pozitif anlamda yol kat ettiğini bize göstermektedir.

Uçağın Mock-up’ını gördük. Bu Mock-up’ta gördüğümüz fiziksel özellikleri nasıl yorumlamalıyız?

Öncelikle fiziksel anlamda da ortaya çıkacak uçağın beklentilerimizi bir seviyeye kadar karşıladığını söylemekle başlayabiliriz.

Uçağın boyutları eskiden F-16/F-35 ile muadilken son geldiği nokta ile F-22’den çok az bir miktar daha büyük hale gelmiş durumda. Buna rağmen kanat ve gövdenin beklenilenden daha ince bir yapıda olduğunu söylemek mümkün. Bu da açıkçası bir hava üstünlük platformundan beklediğimiz uzun havada kalış süresi için gereken büyük dahili bir yakıt deposu, büyük ve geniş mühimmat taşıma bölmesi gibi konularda biraz kafa karışıklığına sebebiyet veriyor.

Bunların yanında çok önemli ve çok büyük bir avantaj olarak addedebileceğimiz bir ayrıntıya dikkat çekmek istiyoruz. Uçağın hava alıklarının yan taraflarında bir silah bölmesinin olduğunu görüyoruz. Bu silah bölmeleri F-22 uçağında da bulunmakla birlikte bir hava üstünlük uçağı için çok büyük önem arz ediyor. TF-X/F-22/F-35 gibi uçaklar Stealth karakteristiğine sahip olarak tasarlandıkları için mühimmat kapasiteleri de buna bağlı olarak sınırlı bir durumda oluyor. Dolayısıyla uçaklar gövde içine ne kadar silah alabilirse o kadar avantajlı duruma geçiyor. TF-X’de de olması planlanan bu bölmeler muhtemelen toplamda 2 adet kısa menzilli hava-hava füzesi taşınmasına olanak sağlayacak. Bu da özellikle it dalaşı için daha kullanışlı olan ısı güdümlü füzeleri kullanabilmemiz adına önemli bir gelişme. Türkiye’de bu bölmelere takılabilecek kısa menzilli füze üretimi yakın zamanda başlayacak. Gökdoğan adını verdiğimiz füzemizin yanında duruma göre bu bölmelerde AIM-132 ASRAAM ve AIM-9 Sidewinder gibi füzelerde kullanılabilir diye tahmin ediyoruz.

Bir diğer husus olarak uçağın burun kısmı hakkında yorum yapmakta fayda görüyoruz. Uçağın burun kısmının özellikle önden görünüşlerde oldukça büyük durduğu göze çarpmakta fakat bu konuda maalesef yanlış değerlendirmeler yapılıyor vaziyette. MMU TF-X bir avcı uçağı olacak ve dolayısıyla hedeflerini uzak mesafeden tespit edebilmek için büyük, güçlü bir radara ihtiyacı olacak. Burnun büyük yapısının sebebi ise buraya yerleştirilecek radardan kaynaklanıyor. Yani burun kısmının büyük olması kötü bir şey değil aksine gayet yerinde ve iyi bir şey.

Uçağın nozzle yani egzoz kısmına bakacak olursak birbirinden ayrık bir yapıda olduğunu göreceğiz. Ayrık yapının ortasında geriye doğru uzanan bir çıkıntı da bulunuyor. Bu noktada açıklanan herhangi bir resmi bilgi olmasa da uçağın durumsal farkındalığını artırmak üzere bu kısımda da bir kuyruk radarı yer alacağına dair tahminde bulunabiliriz. (Bu sadece bir fikir/ihtimal)

Bununla beraber araştırmacıların merak ettiği bir başka konu olarak Thrust Vectoring yani itki yönlendirme sisteminin uçakta bulunup bulunmayacağına dair herhangi bir açıklama yapılmış değil. Fakat iki nozzle arasında bırakılan mesafeye baktığımızda bu konuda da yine bir ihtimal çalışma yapılabileceği hakkında fikir yürütebiliriz.

Uçakla ilgili kafa karışıklığına sebep olan bir diğer husus ise kanopinin yani kokpit camının boyutu hasebiyle pilota sağlayacağı görüş açısının düşük olacağı düşüncesi. Özellikle de bu yerleşim ile pilotun, uçağın arka kısmını görmekte zorlanacağını söylemek mümkün. Bunun için yazının başında da anlattığımız üzere sensör füzyonunun başarılı bir şekilde uygulanması gerekiyor. Sensör füzyonu örneğin F-35’de ki gibi olduğu takdirde bu sorun çözülecektir. (Bilmeyenler için sensör füzyonu pilotun durumsal farkındalığını artıran, örneğin­ kaska entegreli bir görüş sistemi sayesinde ve uçağın etrafına yerleştirilen kameralardan alınan görüntülerin işlenip birleştirilmesiyle elde edilen görüşün pilotun kaskına yansıtılmasıyla uçağın her noktasını görebilmesine olanak sağlamaktadır.)

Son olarak uçağın gövde altında bulunan silah yuvası ile alakalı herhangi bir görsel yayınlanmadığı için net bir bilgimiz olmamakla birlikte kimi kaynaklara göre 4 adet, kimi kaynaklara göre ise 6 adet hava-hava füzesinin taşınabileceği söylenmektedir. Açıkçası gövde içinde taşınacak füze sayısının 4 adetle kısıtlı kalması bir hava üstünlük platformu için yeterli sayılabilecek bir sayı değildir. Bu sayının 6 olmasını temenni ediyoruz. (F-22’de de bu sayı 6 adet.) Dahili silah istasyonuna toplamda 6 adet füze sığdırıldığı takdirde TF-X, stealth karakteristiğini bozmadan 6 adet orta-uzun menzilli, 2 adet kısa menzilli olmak üzere toplamda 8 adet hava-hava füzesi ile görev yapmaya muktedir olacaktır.

Havadan havaya füzelerin yanı sıra şuana kadar TF-X’de dahili bir top sisteminin bulunup bulunmayacağına dair herhangi bir açıklama yapılmamıştır. Her ne kadar içinde bulunduğumuz çağ itibariyle dahili top sistemlerinin hava muharebelerinde artık modası geçmiş olsa da son bir çare, son bir silah olarak varlığı pilotlara güven verecek bir top sisteminin de uçakta yer alması yerinde bir karar olur. Fakat bir ihtimal böyle bir sistemin olmaması durumunda ise karalar bağlanacak bir durum da meydana gelmez. Az önce de belirttiğimiz üzere hava muharebelerinde artık top sisteminin kullanılma ihtimali çok çok düşüktür.

TF-X’in mock-up’ının yanında yer alan mühimmatlar için neler söyleyebiliriz?

TF-X’in mock-up’ı ile birlikte birçok yerli/yabancı mühimmat tanıtımı da yapıldı. Özellikle MBDA firmasının geliştirmiş olduğu METEOR uzun menzilli havadan havaya füze, AIM-132 ASRAAM kısa menzilli havadan havaya füze ve SPEAR-3 havadan-satha füzenin de TF-X’in yanında bulunması dikkat çekti.

Bunun sebebi muhtemelen potansiyel müşteriler için mühimmat yelpazesini genişletmek ve daha çok alıcıya hitap edebilmek. Bu noktada özellikle METEOR füzesinin ve SPEAR-3 füzesinin TF-X’e entegrasyonu gelecekte bu uçağın kullanıcıları için büyük avantajlar sunacaktır. Yakın sayılacak bir zaman önce yayınlanan MMU TF-X animasyon tanıtım filminde de TF-X’den METEOR füzesinin ateşlendiği görülmüştü. Türk Hava Kuvvetleri ihtiyacı kapsamında da özellikle METEOR füzesi tercihi yapılabilir lakin “Göktuğ” adı verilen havadan havaya füze programını daha önce başlatan ve Gökdoğan/Bozdoğan füzeleriyle bu kapsamda yakında fiili atışlı testlere başlayacak olan ülkemizin TF-X seri üretim fazına gelene kadar METEOR/ASRAAM ayarında füzeler yapabileceğini düşünürsek böyle bir alım yapma ihtimali de buna bağlı olarak düşüyor. Zaten uçağın yanında Gökdoğan ve Bozdoğan da sergilenmiş durumda.

Bunların yanı sıra yine uçağın yanında yerli üretim mühimmatlardan KGK-82/83, HGK-82, Minyatür bomba, SOM-B1 ve SOM-J’de sergilendi. Özellikle KGK serisi ve daha da özelde SOM füzelerinin de TF-X’in yanında sergilenmesi bu mühimmatların da kullanılması için çalışmaların yapılacağına dair bir işaret olarak algılanabilir. KGK ile Türk Hava Kuvvetleri çok yerinde bir kabiliyet elde etmiş durumdadır. Bu mühimmatın TF-X’e de sertifiye edilmesi halinde TF-X hava-kara görevleri için eline büyük bir koz almış olacaktır. Benzer hatta daha önemli bir diğer husus ise tabii ki SOM füzeleridir. SOM füzeleri boyut olarak diğer mühimmatlara oranla daha hacimli birer silahtır. Dolayısıyla TF-X’in gövde içine sığma ihtimali ne kadardır bu konuda bir bilgimiz yok ancak yine de eğer bu işlem gerçekleşirse Türkiye için çok kritik bir viraj daha aşılmış olur zira F-35’den bekleyeceğimiz performansı tam anlamıyla TF-X’den de alacak duruma gelebiliriz.

Sonuç:

Paris Air Show’da ilk kez görücüye çıkan ve özelliklerinde değişikler yapılmasının yanı sıra kesin olarak açıklanan teknik verilere bakacak olursak TF-X şahsi olarak beklediğimizden de iyi bir savaş uçağı olacak. Bu konuda da zaten TUSAŞ Genel Müdürü sayın Temel Kotil’in “Kabiliyet anlamında F-22 ve F-35 arasında yer alacak aynı zamanda Avrupa’nın en iyi savaş uçağı olacak” şeklinde ki açıklamaları projede ortaya konulacak emeğin ve kararlılığın tezahürü niteliğinde. Projede yaşanan gelişmeler ve değişimler genel hatlarıyla oldukça pozitif.

Umuyoruz ki proje planlandığı gibi 2023 yılında hangardan çıkış, 2025 yılında ilk uçuş, 2028 yılında ise seri üretim olacak şekilde aralıksız ve kazasız belasız nihayete erdirilecek. Türkiye Cumhuriyeti Devleti kendi son teknoloji savaş uçağını kendisi yapabilecek hale gelecek. Ülkemizin bu proje ile kazanacağı bilgi birikimi, teknolojik kazanç ve bunun yanında potansiyel ihracatlarla elde edilecek maddi kazancın boyutunu kestirmek dahi mümkün değil.

Bu sebeple Milli Muharip Uçak projesi kapsamında en alttan en üste kadar çalışan personelin ve bu projede görev alan firmaların sonuna kadar tüm varlığımızla arkalarında olmamız gerektiğini unutmamak icap ediyor.

Türk Milleti inanacak, Türk mühendisleri yapacak, Türk pilotları uçacak… Türkiye başaracak!


Yazar: Abdullah Bekci     Kaynak: SavunmaSanayiST.com

  Sarsılmaz

3 Yorum

  1. Kendini adammışsın bu kurum sana kapısını açmalı danışmanlık hizmeti almalı yolunda bahtında gökyüzü gibi açık olsun…

  2. Güzel bir analiz/değerlendirme yazısı teşekkürler. PW motorlar protatip süreci için seçil. nihai seçim değil/umarım olmazda. Top olması şahsi görüşüm Amerika füze teknolojisine çok güvendiği için f4lerin ilk modellerinde topa yer vermemesinin bedelini Vietnamda ağır ödedi bu durum gözardı edilmemeli.

    1. F-4 hikayesi geçerliliğini yitirmiş durumdadır bize göre. Zira ABD F-4’lerden topları söktüğü zamanda füze teknolojisi henüz yeni bir teknolojiydi. Ama şuan bu teknoloji oldukça yol kat etti. Yani yeni bir şey değil. Bahsi geçen F-4 uçaklarında makineli topun söküldüğü dönemde füzeler çoğu zaman hedefini bulmuyordu, hatta bazen istasyondan ayrılan füze ateş almadan öylece boşluğa düşüyordu… Ama şuan geldiğimiz noktada menzil içinde olduktan ve güçlü bir aldatıcı sistemle karşılaşmadıktan sonra füzelerin hedeflerini bulamaması çok zor bir ihtimal…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu