(Bu içerik SavunmaSanayiST.com’a aittir. Kaynak belirtilmeden kullanılması halinde hak talebinde bulunulacaktır.)
Bu işe ilgili herkesçe merak edilen bir konu: “Neden Rus Uçakları alınmıyor?”, “Bir Mig-29 alsaydık fena mıydı”, “SU-35 varken F-35 uçak mı?” gibi sorular için bu makaleyi yazma gereği gördüm.
Öncelikle şuan için Rus uçağı almamız bize tahmin ettiğimiz kadar fayda sağlar mı onun cevabını verelim. Tabi bu bizim kişisel görüşümüz, ancak bu alandaki araştırmalarımıza ve edindiğimiz bilgilere dayanarak söyleyebiliriz ki, bu uçaklar bize beklediğimiz veya tahmin ettiğimiz faydayı sağlamayacaktır. Neden dersek; biz teknolojik anlamda Batı ekolüne, ABD ekolüne, NATO ekolüne uyum sağlamış bir ülkeyiz. Uçaklarımızdan, mühimmatlarımızdan, tankımızdan, topumuzdan tutun en ufak şeye kadar zamanla bu ekole alışmışız. Bu anlamda Rus teknolojisi geçiş bizim için oldukça zor olacaktır zira Rus teknolojisi ile Batı bloğunun teknolojisi birbirine oldukça ters.
Şöyle bir gerçek var ki biz hemen bu akşam Rusya’dan uçak alsak o uçakları hemen yarın kullanamıyoruz. Bu iş arabalara benzemiyor, bir BMW ile AUDİ araçlarının arasında bulunana benzer şekilde fark yok aralarında. Havacılık konusu çok farklı. Biz herhangi bir Rus uçağı aldık diyelim, bunun en başta pilotlara tip eğitimi verilmesi var. Bu eğitim bittikten sonra eğitim gören pilotların buraya gelip diğer pilotları da eğitmesi var. Sonrasında bu uçağın yer bakım ekibinin eğitilmesi var. Bu bakım ekiplerinin yetişmesi var, pilotlarda ekiplerde yetiştikten sonra bu uçağın operasyonel olarak kullanılması var, bu hale gelebilmek için zaten yıllar geçmesi gerekiyor, bu yılların üstüne birde aldığımız uçağı layıkıyla yani tam performansıyla (Tabir-i caizse F-16 gibi) kullanmak için de tecrübe kazanmak lazım yani yine bunun içinde birkaç yıla ihtiyaç var. Ki burada bir dipnot olarak belirtmek gerekir ki pilotaj ve bakım ekibi eğitimi dediğimiz konu işin en kolay kısmı sayılabilir. Bunlar yoluna girdikten sonra iş bitiyor mu? Hayır… Çünkü bizim savunma sanayimizin geliştirdiği bir sürü ürün var, SOM var, NEB var, HGK, LGK, KGK ve Teber gibi ABD menşeili Mark serisi bombalarda kullanılan yerli güdüm kitleri var, Gökdoğan ve Bozdoğan Hava-Hava füzeleri var, hedefleme ve lazer işaretleme için Aselpod var. Biz haliyle bu ürünleri o uçaklarda kullanmak isteyeceğiz. Bunun içinde Rusların gerekli izinleri vermeleri gerekiyor. Bu izinleri almak içinde muhtemelen bir müddet Rusya’nın nazını çekeceğiz. İzinleri de aldık diyelim yine işimiz bitmiyor çünkü bugün ASELSAN’ın, ROKETSAN’ın, TAI’nin, Tübitak-SAGE’nin yaptığı yukarıda saymış olduğum bütün ürünler ABD teknolojisine uyumlu. ABD Teknolojisi de Rus teknolojisine ters demiştik yazının en başında. Dolayısıyla bu firmalarımızın tüm bu ürünleri neredeyse sil baştan yapmak durumunda kalacağını da unutmamamız gerekiyor. Sonuçta mühimmatı kanadın altına takınca iş bitmiyor. Bunların aylarca sürecek atış testleri, seyir testleri, ayrılma testleri vb. testler olacak. HGK, LGK, KGK ve Teber güdüm kitlerinin Rus menşeili genel maksat bombalarına uyumlu hale getirilmesi için zamana ihtiyaç olacak. Kısaca tüm sistemler için bu iş bu şekilde.
Bu durumların hepsini alta alta yazıp toplayacak olursak varacağımız sonuç milyarlarca lira masraf ve yıllar süren çalışmalar olacaktır. Netice de ise harcadığımız zaman ve paranın buna değip değmeyeceği gibi bir ikilemde söz konusu… Bu konu tartışılır ancak bizim şahsi görüşümüz %80-%90 oranında buna değmeyeceği yönünde. Sebebi bunların hayata geçmesi için gereken sürede zaten F-35 uçaklarının envantere girmiş olacağı ve belki TF-X’in somut olarak iyi şekilde ilerleme kaydetmiş olacağı olmasından kaynaklı. Yani zaten ihtiyacın karşılanması için yeni uçaklar teslim alınmaya başlanmış bir yandan da milli uçakta ciddi gelişmeler kaydedilmiş vaziyetteyken üçüncü ve çok farklı tip bir uçak kullanmak için ne gerekli ekonomik güç ne de zaman yok. Yalnızca F-35 masrafları hasebiyle bile ekonomik anlamda çok rahat olamayacağımız aşikar.
Şimdi aklınıza şöyle bir soru gelebilir: “Peki, F-35’de pilotların ve bakım ekibinin tip eğitimi olmayacak mı ?” Bununda cevabı var elbette. Tabii ki tip eğitimleri olacak ancak teknoloji aynı teknoloji, mühendislik aynı mühendislik olduğu için bu konuda ciddi bir süreç yaşamayacağız. Bunu gerçek hayattan şöyle örneklendirebiliriz: halihazırda binek otomobil kullanmayı bilen birisine kamyon gibi farklı bir kulvardan araç verirsek, hiç araba kullanmayı bilmeyen birine göre daha hızlı öğrenip daha başarılı olacaktır. Ya da misal Almanca öğrenmek isteyen 2 kişiden biri İngilizce biliyor, diğeri bilmiyor olsun. İşin sonunda İngilizce bilen kişi daha kolay ve hızlı bir biçimde Almanca öğrenebilir ancak hiç bilmeyen kişi daha zor öğrenir. Kısaca bu olayı da bu şekilde özetleyebiliriz.
Teknolojik uyumun, pilotaj eğitimi, bakım ekibi eğitimi ve milli ürünlerin entegrasyonu gibi konuların yanı sıra bir başka konuda daha yine büyük önemi var. O da haberleşme ağı. Bizim hava kuvvetlerimize, deniz kuvvetlerimize, kara kuvvetlerimize ve jandarmamıza bağlı unsurlarımız az veya çok birbiriyle yazılımsal anlamda iletişim sağlayabilecek yeterliliktedir. Örneğin hava araçları Link-16 denilen bir haberleşme ve iletişim sistemi ile birbirine bağlıdır. Bu sistem sayesinde bir F-16 bir başka uçağa ya da bir başka hedefe saldırmak maksadıyla kilit atıp, kilitlendiği hedefi yanındaki bir diğer F-16’nın ekranına aktarabilir. Benzer şekilde örneğin bir hedef tespit eden E7-T AWACS uçağımız F-16 uçaklarına bu hedefi aktarabilir. Havada uçan uçakların radarı ile yerde olan radarlar birbirine bağlanabilir, bununla beraber hava savunma sistemi yada birlikte çalışabilir sistemler sorunsuz ve yüksek performansla kullanılabilir. Bunun yanında birbirini tanıyan sistemlerde , bir insansız hava aracının lazerle işaretlediği hedefe bir F-16 uçağı bomba atabilir veya bir F-16’dan lazerle işaretlenen yere bir F-4 uçağından atış gerçekleştirilebilir. Türkiye bu ağı daha da genişletmek için yerli imkanlarla geliştirilen “KEMENT” projesini yakın zamanda hayata geçirecektir.
Şimdi hal böyleyken takdir edersiniz ki yazılımsal yani teknolojik olarak birbirini tanımayan sistemler harp sahasında beklentilerin altında bir performans sergileyecektir. Birbirine uyumlu olmayan, bağlantılı olmayan, senkronizasyon sağlayamayan yani kısaca iletişim eksikliği olan araçlarla savaşa girmek pek akıllıca olmaz. Fakat tabi; belki şartlar öyle gerektirdiği için belki başka bilmediğimiz sebeplerle ordusunu bu şekilde teçhiz eden ülkeler de yok değildir. Pakistan, Mısır, Hindistan, Venezuela gibi ülkeler hem doğu bloğu hem batı bloğu teknolojiye sahip uçaklar kullanmaktadır. Aklınıza “Onlar bu sorunu yaşamıyor mu?” diye bir soru gelebilir. Bunun cevabı tabii ki evettir. Bu şekilde iki farklı teknoloji kullanan ülkeler gayet yukarıda saymış olduğum tüm olumsuzlukları yaşamış ve yaşamaya devam etmektedirler. Örneğin biri ABD menşeili diğeri Çin menşeli iki savaş uçağı iki taraftan da gerekli izinler alınıp uçakları buna göre modernize etmedikten sonra otomatik hedef paylaşımı yapamaz, Rusya menşeli AWACS uçağından Fransa menşeli uçağa hedef aktarımı gerçekleştiremez durumdadır. Bu da her ne kadar uçak çeşitliği manasında avantaj gibi gözükse de savaş alanında iletişim eksikliği dolayısıyla aslında bir dezavantajdır.
İşte tüm bunları hesaba kattığımızda Rus uçaklarını tercih etmek şu saatten sonra bizim için tahmin ettiğimiz kadar faydalı olmaz. Bunu bundan 10-15 yıl önce konuşsaydık evet Rus uçaklarına ve Rus teknolojisine geçmek faydalı olarak değerlendirilebilirdi ancak özellikle Milli Muharip Uçak projesinin başladığı ve bundan 15-20 yıl sonra TF-X lerin kullanılacağını göz önüne alırsak, fighter dediğimiz “Muharip Jet” uçakları için Rus pazarı bizim adımıza kapandı gibi bir şey. Tabii ki ileride ne olacağını bilemeyiz gelecek yıllarda TF-X operasyonel hale gelene kadar uçak alımı ihtiyacımız su yüzüne çıktığında bakarsınız bir Rus uçağı alınabilir. İhtimali var yani. Ancak yukarıda sıraladığım sebeplerden ötürü bizim zannettiğimiz kadar faydalı olur mu? Bu hususta şüphelerimiz mevcut. Bu yüzden zaten bu konular hakkında konuşulduğunda F-16V ya da ek F-35 haricinde uçak alımına pek ihtimal vermiyoruz. Ama tabi yine altını çiziyoruz ki yarının ne getireceği belli olmaz. Rusya ile pozitif yönde ilerleyen ilişkilerimizle birlikte gözlemlerimiz ve tahminlerimiz pek tabii ki hatalı çıkabilir.
Kafalara takılma ihtimali olan bir diğer konu için de bir dipnot bırakayım: Rusya ile ortak bir uçak üretilirse bu çok farklı bir konu olur. Bu sebeple onu bu yazı ile bir tutmayalım. Uçağın teknolojisinin bizim tarafımızın mı ağırlıkta olacağı, Rus teknolojisinin mi ağırlıkta olacağı, hangi mühimmatlara uyumlu olacağı, hangi görev için geliştirileceği vs. gibi detaylar bilinmeden bu konu hakkında yorum yapmak pek sağlıklı olmaz. Sadece şunu söyleyebiliriz ki eğer Rusya benim dediğim gibi olacak, bana bağımlı olacak, benim teknolojim geçerli olacak derse o zaman yukarıda yazdığım gibi bir sürü sebepten o proje de çok fazla faydalı olmayacaktır. Yok Türkiye için elde ki teknolojiye yakın olacak, Türkiye istediğini takıp istediğini çıkaracak, tüm haklara ortak olacak, uyum sorunu çok az olacak vs. şeklinde bir anlaşma olursa orası ayrı tabi.
Abdullah Bekci
Kaynak: SavunmaSanayiST.com
Emeğinize sağlık. Ancak; Çok yanlış, çok saçma bilgiler vermişsiniz. Yok, rus bombalarına lgk, kgk uyarlanması vs. yok, hava hava füzeleri, yok aylarca atış testi vs. abartmışsınız ayrıca.
Beyefendi; bizim için asıl sorun, bakım ve motor. Rus motor’ları sık sık arıza çıkarmakta. Bakımları oldukça pahalı. F-16’nın 3 hatta 4 katı. Eğer Türkiye, ABD ile çok ters düşerse uçaklar burada üretilebilir. Yada, Rusya’da üretilip kaynak kodları verildikten sonra, ara yazılımlarla siz mühimmatlarınızı bu uçağa entegre edebilirsiniz. Eğitim demişsiniz, haklısınız. Ancak onuda abartmışsınız. Yeni başlayan bir pilot’da aynı şekilde eğitim görecek? Anlaşma olduktan sonra bir problem yok. Dedigim gibi tek sıkıntı, uçağın bakım maliyeti ve sık motor arızaları..
Enver bey bu işlerin ne kadar içindesiniz bilmiyorum ancak hayatta her şey sizin zannettiğiniz kadar toz pembe değil. Bu işleri biraz bilen kimse abartı falan demez. Ne mühimmat uyarlamaları, ne başka bir şey. Bugün kaynak kodu elimizde olan F-4 ve F-16’ya HGK monte edene kadar göbeğimiz çatlıyor siz diyorsunuz ki ara yazılımla çözülür. Rusya zaten yalvarıyordu gelin benden uçak alın ama mühimmatlarını almayın kendiniz yapın bizim uçağın yazılımlarını değiştirin falan diyordu değil mi? Siz cidden bu dediğinize inandınız mı?
Pilotaj konusuna gelirsek F-35 gibi bir uçak için bile öğretmen pilot eğitimi 1 sene sürüyor. Rus uçağında durumun ne olacağını görmek için uber bir vizyonda gerekmiyor.
Mecburiyet durumunda her şey yapılır bunu yazıda da ifade etmişim zaten. Benim yaptığım analiz bunun ne kadar fayda sağlayacağı üzerine…
Bakın Enver bey’de sizde bazı konularda haklısınız, ama bu bahsettiğiniz konuların tümü ikinci planda olan konular. Başta batı ve rus uçak kullanma, üretim ve bakım displin ve metodolojisinin birbirinden tamamen farklı olması. Rus uçakları performans açısından batılı muadillerine göre oldukça yüksek olmasına rağmen gövde ömrü olarak eski modellerde 3te bir(12K saat batı- 4k saaat rus), yeni modellerde ise 3/2oranında daha az (12k batı-8k rus), motor ömürlerinde ise yarı gövde ömrü süresi boyunca 5/2 hatta 5/1 motor ömrüne sahiptirler. Batı motorları kesin belli saatler sonrasında arıza çıkarmakta ama bu rus motorlarında ise değişkenlik göstermekte, dolayısıyla hem motor ömürlerinin az oluşu hemde belirsiz/erken arıza çıkarma ihtimalleri fazla olduğundan belirtilen arıza çıkarma saatlerinden önce komple değiştirilmektedirler. Ayrıca batıda eğitimli yer personeli kullanılmakta ve her motor belli saatlerde bu personel tarafından kontrol edilmekte ve arıza çıkarması muhtemel, ömrü dolmaya yaklaşmış motor parçaları değiştirilmekte iken, rus motorlarında ise, yer personeli daha eğitimsiz ve genellikle sadece komple motor söküp yenişi ile değiştirmekle eğitimlidir; rus motorları çoğunlukla tamir edilmezler tamamen değiştirilirler, buda başlangıçta çok daha az gözüken uçak maliyetini, uçak kullanım süresi boyunca batılı muadillerinden pahalı yapmaktadır. Ayrıca Rusya dışında bu uçakları kullanan ülkeler, bu tür maliyetlerden kaçınabilmek için pilotaj eğitimini en aza indirmektedir. Batıda ve bizde ise durum tam tersidir, pilotaj eğitimine önem verilir ve uçaklar olabildiğince çok uçarlar. Tabii rusya için nu sorun olmazken bu uçakları alan diğer ülkeler için bu durum maliyet açısından büyük sorun yaratır. Sorunun esası budur.Tabii rus tasarımını batı teknolojisi ile üretip, üzerine de kendini her türlü kanıtlamış f-110 gibi amerikan motorları koyup, üzerinede milli yazılımlı milli avioniklerle donatırsanız, hele üzerine rusyadan gövde için titanyum metaluji teknolojisini alıp uçak iskelet ve bazı gövde parçalarını bunlardan yaparsanız, Şam’da kayısı olur; ama herşey bir arada olmuyor işte! :)
Elinize sağlık doğru ve güzel bir anlatım olmuş.
Iyi günler. Silahlı Kuvvetlerin tek kaynaktan beslenmesi, alternatifsiz silahlarla donatılması büyük hata gibi geliyor. Bir kaynakla ters düşerseniz, diğer kaynakla devamlılık sağlanır. F-16 parça temini saglayamazsanız TSK etkinliği nasıl devam edecek. Karşıt güçlerden oluşturulmuş iki ayrı Filo daha caydırıcı ve etkin olurdu. Uçak eğitimi bu işin bahanesi olamaz, sıfırdan bakım personeli, sıfırdan pilot yetişiyor. Amerika malzeme akışını kestiği zaman seçenek olmalıdır.
Orhan bey yazıda onca başka sorundan da bahsedilmişken, özellikle lojistik ve teknolojik sorunların ekseriyetle altı çizilmişken olayı neden yalnızca pilotaj eğitimine indirgiyorsunuz ki? Evet dediğiniz gibi personel eğitimi aşılamayacak bir şey değil fakat, teknolojik ve lojistik farklardan kaynaklı ortaya çıkan problemleri nasıl çözeceğiz acaba?
Ne olursa olsun yıllarca batı propagandası böyle yapıldı. Alternatifli gitmek en iyisidir. Yıllardır iki bloktanda silah olmalıydı. Gerçi batı doğu yani abd rusya ikiside anlaşmalılar biz arada sadece piyonuz olması gereken kendi ittifakımız ve kendi silahımız.
Değerlendirme yaparken karşılaştırma da yapsaydınız görürdünüz ki batı yarı kürede de herkes sadece amerikan silah ve teçhizatı kullanmıyor almanya fransa ingiltere kendi teçhizatları ile amerikan teçhizatını hatta rus teçhizatını birlikte de kullanıyor o halde bizde yapabiliriz değil mi?
Almanya’da, Doğu Almanya’dan kalan Sovyet askeri teçhizatlar var. Faal olarak kullanılmıyorlar.
İngiltere’de kendi ve ABD yapımı dışında kullanmıyor.
Fransa’da aynı şekilde ABD, Avrupa ortak üretimi ve Bireysel ürettiği haricinde kullanılmıyor.
Yazıda belirtilmesine rağmen herkesin inatla bu noktaya takılması çok enteresan. Kimse yapamayız demiyor zaten ancak bunu yapmanın ne kadar zahmetli olduğunu da bir kabullenebilirsek tüm sorun çözülecek. Doğu ve Batı silahlarını ortak kullanan ülkeler var. Mısır, Hindistan, Pakistan gibi. Ancak bunlar öyle laylaylom şekilde kolay kolay bu hallerine gelememişler. Hatta şuanda da öyle sorunsuz falan kullanmıyorlar bu silahları…
“Hal böyleyken takdir edersiniz ki yazılımsal yani teknolojik olarak birbirini tanımayan sistemler harp sahasında beklentilerin altında bir performans sergileyecektir. Birbirine uyumlu olmayan, bağlantılı olmayan, senkronizasyon sağlayamayan yani kısaca iletişim eksikliği olan araçlarla savaşa girmek pek akıllıca olmaz. Fakat tabi; belki şartlar öyle gerektirdiği için belki başka bilmediğimiz sebeplerle ordusunu bu şekilde teçhiz eden ülkeler de yok değildir. Pakistan, Mısır, Hindistan, Venezuela gibi ülkeler hem doğu bloğu hem batı bloğu teknolojiye sahip uçaklar kullanmaktadır. Aklınıza “Onlar bu sorunu yaşamıyor mu?” diye bir soru gelebilir. Bunun cevabı tabii ki evettir. Bu şekilde iki farklı teknoloji kullanan ülkeler gayet yukarıda saymış olduğum tüm olumsuzlukları yaşamış ve yaşamaya devam etmektedirler. Örneğin biri ABD menşeili diğeri Çin menşeli iki savaş uçağı otomatik hedef paylaşımı yapamaz, Rusya menşeli AWACS uçağından Fransa menşeli uçağa hedef aktarımı gerçekleştiremez durumdadır. Bu da her ne kadar uçak çeşitliği manasında avantaj gibi gözükse de savaş alanında iletişim eksikliği dolayısıyla aslında bir dezavantajdır.”
Guzel bir konu. Öenmli noktalara değinilmiş. Ama keşke Türkçemizi de düzgün kullanabilsek keşke. Okurken gerçekten zorlandım. Neredeyse tüm de da bağlaçları yanlış.
Öncelikle analizleriniziçin tebrik ederim
Yorumşarda şunu farkettim maalesef herkes her olaya mantık ve rasyonalite yerine ideolojik bakıyor
Batıyı sevmeyebilirsiniz ama bu onlara alternatif ülkelerin ürünlerinin çok güzel kullanışlı olduğu anlamına gelmez Kaldı ki dost olduğumuz ülkeler yarın düşman olabilir
Yazı içerik itibarıyla sağlam argümanlarla dayanan ve güncel bilgilere haiz bir yazı olmuş..elinize emeğinize sağlık…yalnız, zor oyunu bozar derler..ABD ve batı tarafından oldukça sıkıştırılacağımız dönemlere giriyoruz..hâl böyleyken ve ülkemizin artık gelecek tasavvurunun tam bağımsızlık üzerine olduğunu/olması gerektiğini düşündüğümüzde , acil ihtiyaç olması durumunda Rus uçaklarının alınabileceğini düşünmekle birlikte , bunun mesela bir Rus uçağının (su-35 gibi) alınıp kendi aviyonik ve sistemlerimizle donatılarak kullanma şeklinde olacağını düşünüyorum..biraz pahalı da olsa bu yapılacaktır..bu hem envantere girecek uçakların daha önce envantere alınması hem de mevcut silahlarımızın kullanımını mümkün kılacaktır..zira artık batıya olan güvenimizin sarsılması yanında zaten Batı’nın da bize artı katacak silah ve sistemleri ABD baskısıyla vermeyecek olmasındandır…ayrıca yerli ve milli hava unsurlarımızın geliştirme ve üretimine tam gaz devam etmeliyiz..
Güzel bir yazı olmuş aklımıza takılan bazı sorulara cevaplar var.Zamanında verilen yanlış kararları ceremesini çekiyoruz bence. Yorumlarda da bahsedildiği gibi tek kaynağa bağlı kalmak. Zamanında ABD hariç NATO uyumlu diğer üreticiler ile anlaşmalar ve ortak projeler yapılmış olsaydı belki şimdi bu konu bu kadar tartışılmayacaktı.
Merhaba , f 35 aldık .kaynak kodlar bizde mi ? f35 e tam olarak hükmedebilecek miyiz ? çok değerli müttefiklerimizi finanse ederek kuyumuzu kazmalarına ( pkk,fetö vs vs ) yardım etmiş olmuyor muyuz ? ha diyeceksiniz ki ruslardan alsak farklı mı olur yo haklısınız . sarı öküzün hikayesini bilir misiniz ?
Rus uçakları niye mi tercih edilmiyor? Çünkü ABD yapımı uçaklarla girdikleri bütün savaşlarda döküldüler.
F16 lar ilk kez 1982 Bekaa vadisi savaşlarında sahneye çıktı ve tamamen Rus uçaklarından oluşan Suriye hava kuvvetlerinin yarıya yakınını tek bir kayıp vermeden bu vadiye gömdüler. Bunu gören Turgut Özal F16 almaya karar verdi Daha sonraki çatışmalarda F15 ler 104-0 gibi inanılmaz bir rekor elde ettiler. F15 ve F16 nın takma adı MİG katili olarak kaldı.
Bunu gören ülkeler Rus uçaklarından kaçıyor buna Hindistan da dahil ancak Suriye gibi başka şansı olmayanlar almaya mecbur ancak tabi ki havada İsrail in karşısına çıkamıyorlar.