Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. İsmail DEMİR, Türkiye’nin F-35 Programı’ndaki son durumu ve Arnold & Porter ile yapılan anlaşmaya ilişkin açıklamalarda bulundu.
Prof. Dr. İsmail DEMİR tarafından HABERTÜRK’te yapılan açıklamalarda, şu ifadelere y er verildi: “F-35 konusunda Türkiye’ye ait olan veya olması beklenen uçakları, ABD kendi hava kuvvetlerine teslim almak üzere harekete geçti hatta onları Amerikan sistemlerine göre modifiye etmek üzere faaliyetlere başladıklarını söylediler.
F-35 Projesi ve Türkiye’nin Ürettiği Parçaların Etkisi
Üretim meselesinde Türkiye, 1000’e yakın parçayı F-35 savaş uçağı projesi için üretiyor. Bunları Mart 2020 itibariyle sıfırlayacaklarını söylediler, önemli sayıda parçayı da kestiler. Ama çok kritik ve gerçekten Türkiye’de üretim kalitesi iyi olan bazı parçalarda bunu durduramadılar. Bu konuda Türkiye de anlaşmanın tarafı olarak kendi yükümlülüklerini yerine getiren bir ülke olarak üretime devam etti. Burada temel amaç şuydu; tek taraflı atılan bir adım var, yarın hukuki süreçte bu adımın tek taraflı olduğunu çok net şekilde göstermek üzere Türkiye kendi yükümlülüklerini devam ettirdi.
F-35 Projesinde Hukuki Süreç
Tabii bu bir anlamda şirketler arası ilişkileri de oluşturuyor yani bizim üretim yapan şirketlerimiz genelde Amerika Program Ofisi’ne doğrudan vermek yerine ana yüklenici olan Lockheed Martin’e veya Pratt & Whitney’e parçaları veriyorlar, onların arasında bir anlaşma var ve bu anlaşma da kendi içerisinde belirli hususlar içeriyor. Tabii bu tek taraflı adım olan ortaklıktan çıkartılma meselesi için diyoruz ki yapılan sözleşmede bu tek taraflı olamaz, tüm ortakların oy birliği ile olmalı. Ama Amerika şimdi “ben yaptım oldu” diyor. Burada açıkça bir ihlal var ama bu ihlalin çözümü bir süreç gerektiriyor. Hukuki olarak hakkınızı aramanız gerekiyor.
O konuda da hem Amerikan sisteminde hem de bu hukuk sisteminde bir harekete geçmek lazım, bu hareket de işte danışman bulacaksınız, hukuk bürosu bulacaksınız, oradaki hukuku bilen insanlarla çalışacaksınız vs. yani bu bir hukuki süreç. Özellikle Amerikan sisteminde hukuki süreçler çok pahalıdır, çok uzundur ama buna başladık. Tabii bunu “Bu anlaşmaya aykırı, hadi bize paramızı verin” diye kullanamayız. Bunun bir süreci var, bu sürecin de kendi içerisinde atılması gereken yöntem ve adımları var.
Süreç Nasıl İlerliyor ?
Yapılan anlaşma ortakların işlerdeki yükümlülüklerini tanımlıyor. Bu tanımlama çerçevesinde de yazılan maddede: “Bu ortaklar arasında bir anlaşmazlık çıkar ise ortaklar bunu karşılıklı görüşmeler ile halledecekler.” şeklinde bir cümle var. Karşılıklı görüşmeleri halledemiyoruz çünkü karşı taraf hiç görüşmüyor. Şimdi bu durumda tabii ki hukukun bir mantığı olarak eğer bir taraf tek taraflı adım atıyor ve diğer tarafa zarar veriyor ise bu zararı ispatlamanız durumunda bir hukuki sürece girmeniz gerekiyor yani bu “ben yaptım oldu” ile olacak bir şey değil.
İlk adım, Amerikan hukuk sistemi içerisinde atılıyor çünkü o çerçevede yapılan bir şey. Bu konunun lobicilik bacağı var, siyasi bacağı var ve hukuk bacağı var. Hatta sadece tek yönlü değil, bu süreç demin bahsettiğim gibi değil Amerikan firmalarını da içine alan bir süreç. Yani üretim Amerikan firmalarına yapılıyor. Daha önce de söyledik, Amerika Program Ofisi kendi ifadeleri ile sırf Türkiye’nin ortaklıktan çıkartılması meselesini o zamanki rakamlarla 500-600 Milyon Dolar ekstra maliyete ulaşacağını söylediler. Ayrıca bizim hesaplarımıza göre uçak başına 7-8 Milyon Dolar civarında bir maliyet artışına sebep olabilir. Bunları yan yana koyduğunuzda başkaları da zarar görüyor olacak. Biz bunu diğer ortaklara söylediğimizde maalesef Amerika’nın dominant tavrından dolayı diğer ortakların bir çoğu “Bu konu sizin ile ABD arasındaki sorun, bizi karıştırmayın” yaklaşımında bulunuyorlar.”
TCG Anadolu
S/İHA’lar hem kullanış şekli hem de operasyonel şekilleri ile ciddi oranda Türkiye’ye özgün sistemler. Aynı şekilde kullanılan mühimmatlar da bize özgün. Anadolu gemisinde de benzer şekilde eğer bir hava gücü edinmek istiyorsak denizde, bu gemimize çok rahat bir şekilde S/İHA’larımızı koyabiliriz. Bunun çalışmalarını başlattık ve bu da Dünya’da bir ilk. Bu da oyun değiştirici bir ürün olarak sahaya geliyor.
Aslında biz F-35B’ler ile ilgili kesin bir sipariş yapmamıştık. Yani bu düşünülüyor idi ama F-35 uçan bir bilgisayar ve her şeyi ABD’ye bağlı. Türkiye ABD dışında tek ülke olarak F-35’in motorlarının bakım, onarım ve montaj hattına sahip hakkını almıştı. O süreçte bir ara “Tamam bu motorların bakım, onarımlarını yaparken o depoda ayrı bir yer yapacaksınız, orayı ayrı koruma altına alacaksınız, başında bir Amerikalı bulunacak ve Türkler oradaki bazı parçaları elleyemeyecek.” dediler. Bu şartlarda bir uçaktan bahsediyoruz, her şeyde bir hayır vardır derken onu kastediyorum. F-35B orada ne kadar etkili olacaktı, kocaman bir soru işareti olarak bırakayım oraya.”
ÖNERİLEN İÇERİK: ABD’den 1005 adet F-35 parçası için Türk firmalarına alternatif
Kaynak: SavunmaSanayiST.com