Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, France 24 kanalına röportaj verdi. Aliyev, röportaj esnasında sorulan Türk SİHA’ları ile ilgili soruları yanıtladı.
Fransız televizyon kanalının muhabiri tarafından yöneltilen “Kaç tane Türk SİHA’nız var?” şeklindeki soruyu yanıtlayan Cumhurbaşkanı Aliyev, “Yeterince var. Sizin de anlayacağınız üzere, hedeflerimize ulaşmak için bu bilgi gizli kalması gereken ve açıklamayı tercih etmeyeceğimiz bir bilgi.” dedi. Türk SİHA’larının çatışmalarda bir fark yaratıp yaratmadığı şeklindeki soruyu da yanıtlayan Aliyev, “Tabi ki. Oldukça modern ve sofistik silahlar. Şunu belirtmek isterim ki Türkiye’den aldığımız SİHA’lar ile Ermenistan güçlerine ait 1 milyar dolarlık askeri teçhizatı imha ettik. Sadece SİHA’larla ve bu, onlar için oldukça ciddi bir zarar.” açıklamalarında bulundu.
Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri envanterinde bulunan Bayraktar TB2 tipi Silahlı İnsansız Hava Araçları (SİHA) ile Roketsan üretimi MAM-L mühimmatları, şu ana kadar birçok hava savunma sistemi, tank, zırhlı araç, lojistik araç, cephanelik ve askeri personeli etkisiz hale getirdi. Edinilen bilgiye göre; SİHA’ların fiziksel hasarından daha etkili başka bir şey ise Ermeni Ordusu’nda oluşturdukları psikolojik etki.
Haber Videosu:
Kaynak: SavunmaSanayiST.com
Minsk üçlüsünde Fransanın ne işi var dersiniz ? Fransanın Suriye ve Lübnana olan aşırı
ilgisini , Sykes-Picot çakallarının cetvelle oralarda yeni koloniler çizmelerinin gerekçesini açıklamak komplo teorilerine mi girer dersiniz ? Yunanistan’a fregat ve Rafal satışı. Ermenistanı bila kayd-u şart desteklemesi ? Bu sadece Fransa’daki yarım milyon Ermeni ile mi açıklanacak sadece ? Bizim en zayıf zamanımızda melbusat ve mühimmatı dahil, Ermeni Alaylarını üzerimize salan…,
sonsuz acılara sebep olan…..
Ama ne önemi var, ölenler Türklerdi, ölenler müslümandı, acilen kavuşturduk Allahlarına.Hem zaten o zamanlar Amnesty International filan da yoktu.
Neden Rafal uçakları Ermenistan’a da satmaya çalışmıyorlar dersiniz ? Bunlar derin bilinçlerinde hala Godfroid de Boillon ‘un Pierre l’ermit’in torunları. Türk ve islam düşmanları. Sorun onlar değil, sorun biziz. Domuz elbet domuzluğunu yapacak, sorun
bizim ne yaptığımız, yapacağımız. Zor oyunu bozarsa eğer,o zaman hodri meydan !!
Evet, Fransa çeşitli bölgelerde Türkiye karşıtı politikalar izliyor, fakat şöyle bir durum var, Türkiye de Fransa karşıtı bir politika izliyor. Yazılarını beğendiğim bir üstadımdan alıntılarsam:
”
fransa’ysa son zamanlarda ismini sıkça duyduğumuz, her koşulda türkiye karşıtı söylemlerle ortaya çıkan macron’un yönettiği ülke. fransa’nın türkiye karşıtı politika izlediği bir gerçek fakat şöyle bir durum var, türkiye de fransa karşıtı bir politika izliyor.
özellikle 2016 yazındaki darbe girişiminden sonra türk ordusunun ve istihbaratının daha sıkı çalıştığını görüyoruz, emir komuta zincirinin dışına çıkarak hiyerarşiyi bozan; ankara’ya değil pensilvanya’ya yönünü dönen hainler temizlendikçe daha güçlü adımlar atılıyor.
fransa ile nerelerde sorun yaşıyoruz?
suriye’yle başlayabiliriz. fransa, fırat’ın doğusunda pkk’nın suriye şubesine yani pyd/ypg’ye destek olmaktaydı. türkiye 2016’da ışid’e karşı başlattığı operasyon ile suriye’ye ilk kez ayak bastı ve ardından ilerleye ilerleye pkk bölgelerini de temizleyerek fırat’ın doğusunu sorunlu bölge olarak bıraktı. fırat’ın doğusuna da bütün dünyanın karşı çıkmasına karşın vura vura operasyon yapıldı.
fransa burada yıllarca istihbarat faaliyeti yürüttü, para harcadı. sonuç olarak suriye’nin kuzeyinde bir devlet hayali büyük ölçüde riske girdi. türkiye’nin operasyonunu abd tek başına durduramadı, rusya’nın olaya dahil olmasıyla hem abd hem de rusya ile baş edemeyen türkiye, girdiği bölgelerden çıkmadan operasyonu durdurdu.
suriye’de başarısız olmuş gibi gözüküyorlar, aynı zamanda ırak’ta da türk ordusunun operasyonları sürüyor. pkk ile girişilen mücadelede neredeyse yarım asırdır ilk defa hakurk bizim kontrolümüze geçti. daha önce bu bölgelere operasyon yapılıyordu, çekiliyordu sonra ordu. şimdi pkk’nın kalesi sayılabilecek bölge ele geçirildi ve kalıcı üsler kuruldu. pkk bu bölgelere dönemiyor.
ordunun yanında istihbarat ve dışişleri de çok sağlam çalışıyor. ırak kürdistan bölgesel yönetimi en son bağımsızlık ilânında bulunduktan sonra gırtlağına çöktük bunların. aç kaldılar. bunlara “hadi yaparsınız” diyenler bir anda yok oldular. sonuç olarak elimize düştüler.
türkiye şu an için ırak kürdistan bölgesel yönetimi ile çok ciddi ilişkiler geliştirmiş durumda ve bu ilişkiler neticesinde elini kolunu sallayarak ırak’a operasyon yapıyor.
peki bu operasyonlar fransa için neden tehlike arz ediyor?
türkiye bu operasyonlarla birlikte sincar’a operasyonun temellerini atıyor. şu an için kuzey ırak’ta yapılan operasyonlar sınır güvenliği için ve ırak sınırını biraz daha aşağıya, düz bölgelere çekmek için ama ötesinde bu başarıldığında hedef sincar olacak.
sincar tutulduğu vakit suriye’ye operasyon yapılmasa bile suriye’deki pkk ciddi bir darbe yiyecek. ikmal konusunda sıkıntı yaşayacak. fransa’nın desteklediği tarafın sonu yavaş yavaş geliyor ve bunun ötesinde türkiye ırak’ta güç elde ediyor, suriye’de de istediği haritayı oluşturduğu zaman pkk diye bir sorun kalmayacak. örgütü dağılma dönemine “tekrar” sokmuş olacak 1999’dakinden bile beter olacaktır örgüt.
macron bu yüzden ırak ile de temaslarını hızlandırdı, ıkby üstüne de ziyaret gerçekleştirdi.
bunlardan daha da öte, fransa’nın arka bahçesi yapmaya çalıştığı ülkelerde türkiye’nin gücünü arttırmaya başladığını görüyoruz. mesela libya. arap baharı süresince hem fransa’nın hem de yunanistan’ın gazabına uğradı bu ülke.
türkiye durumun kötüleşeceğini fark edip libya’nın geleceğine dair bir plan hazırladı. bu plana göre kaddafi görevi bırakacak, libya’da seçim olacak; kaddafi değil ama kaddafi’nin oğlu aday olabilecekti. eğer hayata geçirilseydi -kaddafi kaynakları bunun kabul gördüğünü de söylemişti- libya bugün çok farklı bir yer olacaktı.
ne oldu? türkiye bu planı ortaya attıktan sonra fransa bir gün boyunca libya’yı bombaladı. sonuç olarak kaddafi de nato’dan gelecek her türlü teklifi geri çevirecek duruma geldi. savaşı devam ettirme kararı aldı.
kaddafi devrildikten hemen sonra fransa bölgede güçlü olmak istedi. cezayir, tunus, fas gibi ülkelerde nasıl güçlüyse, libya’da da gücünü arttırmak istedi ki bunun için halife hafter ile çok yakın işler yaptı.
konu sadece türkiye’yle sınırlı değil. italya’yla fransa, türkiye gelmeden önce libya üstünde bir rekabete sahipti. bunun temel sebebi fransa’nın belirttiğim gibi ülke üstünde güç elde etmek istemesi, italya’nınsa “yeşil akım doğal gaz boru hattı”na sahip olmasıydı. libya-italya boru hattı bu. fransa’nın güç arttırması italya’nın işine gelmiyordu. bir süre üstünlük mücadelesi sürdü, sonra da trablus’a saldırı başladı zaten.
türkiye’nin müdahalesine kadar durum çoktan bitmiş gibi gözüküyordu ama türkiye müdahale ederek birçok ülkeye ve fransa’ya çok ciddi bir darbe vurdu ve çok kısa sürede libya’da en fazla ağırlığı olan ülke durumuna geldi. fransa’nın yıllardır yapmaya çalıştığını bir yıl gibi bir sürede gerçekleştirdi.
durum buraya gelirken bunların da ötesinde cezayir ve tunus ile askeri ilişkiler kurulmaya çalışıldı. bunun fransa’ya savaş açmaktan farkı yok, aynı şekilde devam ediyor şimdi bu politika.
sadece kuzey afrika’da değil, afrika genelinde türkiye’nin, özellikle fransız sömürgelerinde gücünü toplamaya çalıştığını görüyoruz fakat bu kolay değil. suriye, ırak, libya örneklerine bakarsak neler neler kaybettik, kaç yıl sürdü. şu an elimizi atmaya çalıştığımız bölgeler daha önce hiç ayak basmadığımız yerler, pek bilmiyoruz buraları. yine de tehdit mi bu fransa’ya? elbette tehdit.
ama türkiye’nin afrika’nın batısında ciddi bir gücü maalesef yok. sadece denemeleri var. bu denemeler adının duyulmasına sebep oluyor tabii. mesela mali’de darbe oldu, fransızlar ilk başta türkiye’den şüphelendiler. hani belki doğrudur ama ben ihtimal vermiyorum. mali ile ilişki geliştirmeye çalışıyorduk, bunun için metrobüs götürdük mali’ye. bu kadar yani…
türkiye’nin libya’nın güneyine inebilmesi için onyıllarca uğraşması lazım.
özetle, türkiye de fransa’yı tehdit eden bir politika uyguluyor. fransa’nın homurdanması, karşı çıkması gayet normal. fransız bir diplomat olduğunuzu düşünün, ne yapardınız? elbette ki yayılmacı politika izlemeye başlayan, fransa’nın çıkarlarını tehdit eden türkiye’ye karşı adımlar atılması için çabalardınız. ötesinde, türkiye ekonomisi çok rahat hırpalanabilen bir ülke. en zayıf noktası. buna rağmen ordusunun bu kadar sağlam durması, istihbarat faaliyetlerini üst seviyeye çıkarması korkutucudur. iyi bir ekonomi ile türkiye’nin yapacakları fransa gibi devletler için çok yıkıcı olacaktır.
fransa haklı demiyorum yanlış anlaşılmasın. türk diplomat olsaydınız da türkiye’nin sınır güvenliği için uğraşır, bölgede ağırlık koymaya çalışırdınız.
yani iki taraf da yapması gerekeni yapmaktadır. türkiye’nin fransa’ya karşı bu kadar kötü bakmasının bir diğer sebebi macron’un iletişim kurduğu odaklardır. türkiye kendisine zarar verenlerle ittifak hâlinde olan fransa’yı düşman olarak konumlandırıyor ve hem sınır güvenliği için hem denizlerdeki hakları için hem de artık daha büyük adımlar atabilmek için bu tip faaliyetler gösteriyor. aynı odaklar abd’yi de rahatsız ettiği için abd-fransa arasında da gerginlik sürdü çok uzun süre. birleşik krallık’ın da macron’dan hiç memnun olduğunu sanmıyorum.
“