2.Dünya Savaşı günümüzde kullanılan gemisavar füze sistemlerinin de dahil olduğu birçok silahın ilk örneklerinin kullanıldığı savaştır. Savaş sonunda ortaya çıkan kutuplaşma ile silahlanma yarışı, daha gelişmiş silahların ortaya çıkmasına sebep olmuştur.
Mısır, Sovyetlerden aldığı SS-N-2 “Styx” gemisavar füzesi taşıyan Komar sınıfı füze botları ile Arap-İsrail “Altı Gün Şavaşı” sırasında 21 Ekim 1967’de Port Said Limanı açıklarındaki İsrail’in K40 Eilat Destroyeri’ne (eski İngiliz Destroyeri HMS Zealous) saldırdı ve gemi aldığı isabetler sonucu battı. Sovyetler Birliği tarafından geliştirilen SS-N-2 Styx Füzesi ilk gemi batıran füze olma unvanına sahiptir.
Eilat’ın yüzeyden atılan bir küçük, hızlı ve alçaktan uçabilen bir füze ile vurularak batırılması, o zamana kadar gemi/filo savunmasını havadan gelecek uçak saldırılarına göre oluşturan dünya donanmalarında endişe yarattı ve nokta savunma sistemlerinin geliştirilmesine sebep oldu. Diğer bir husus ise bu tarz silah sistemlerinin küçük ülkeler tarafında da tedarik edilip kullanılabileceği ortaya çıktı.
Günümüzde ses altı (subsonic) veya ses üstü (supersonic) hıza sahip, IR veya radar güdüm prensibi kullanan, 15km gibi kısa menzillerden 300+km gibi uzun menzillere sahip gemisavar füzelerin çok yaygınlaşması ve kolay elde edilebilir olmaları nedeniyle, su üstü platformları için en önemli tehdit olarak görülmektedirler. Bu tip füzeler ordular arası bir savaşta kullanılacağı gibi, günümüzde olduğu gibi terörist örgütler tarafından kullanılmaları da mümkündür.
Bunun en güncel örneği Yemen’de devam eden asimetrik savaşta, Houthi isyancılarının elindeki Çin orijinli ama İran’da üretilmiş olduğu düşünülen radar güdümlü ve ses altı hıza sahip C-802 gemisavar füzelerinin kıyı bataryalarından fırlatılarak, bölgeden geçen gemilerin vurulması şeklinde yaşanmıştır. Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve ABD savaş gemileri, isyancıların kullandığı C-802 füzeleri tarafından hedef alınmıştır.
Atılan füzelerden bir tanesi BAE’nin lojistik gemisini vurmuş ve gemi kullanım dışı kalmıştır. O olaydan birkaç hafta sonra ABD Donanmasının Yemen açıklarında devriye yapan USS Mason (DDG-87) isimli SM-2 ve ESSM füzeleriyle donatılmış Aegis Destroyerine, üç gün ara ile toplam üç veya dört gemisavar füzesi atılmıştır. Savaş sistemleri teyakkuz durumda olan USS Mason tarafından füzelere karşı bir ESSM ve iki SM-2 tipi füze ile önleme yapılmış ve gemi isabet almaktan kurtulmuştur. Açık kaynaklara göre en az bir füze, gemiye 8nm (~14km) kala ESSM veya SM-2 ile vurularak önlenmiştir.
Konvansiyonel savaşlarda gemisavar füzesi saldırıları planlı ve sürekli olacağı gibi, savunma kabiliyeti en zayıf olan harp gemileri hedef olarak seçilebilirler. Bu şekilde karşı tarafın savunmasının en zayıf olduğu bölgede konuşlu bir gemi seçilerek, mümkün olan en büyük maddi ve manevi hasar verilmesi hedeflenebilir. Özellikle büyük tonajlı bir geminin savaş sırasında vurulması veya olası bir kaybı; bir yandan çok sayıda insan kaybının yaşanmasına yol açabileceği gibi, aynı zamanda savaşın devamında diğer personel üzerinde moral açısından da negatif bir etkisi olacaktır.
Özellikle büyük tonajlı ABD su üstü platformlarında katmanlı bir savunma yapısı kullanılmaktadır. En dış halka Sea Sparrow/ESSM füzeleri, orta halka RAM/SeaRAM sistemi ve iç halka ise Phalanx CIWS / Yakın Savunma Sistemi ile korunmaktadır.
Yakın Savunma Sistemleri (CIWS); gemisavar füzeler (ASM), uçaklar ve su üstü tehditlerine karşı kısa ve çok kısa menzillerde kullanılmak üzere tasarlanmış gemi konuşlu savunma silah sistemleridir. Bu tip sistemler, en iç katmandaki hava savunma ihtiyacı için son çare olarak kullanılmak üzere tasarlanmışlardır. Bir su üstü platformunda tek hava savunma sistemi olarak kullanıldıklarında, günümüz tehditlerine karşı sundukları koruma kabiliyetli oldukça sınırlı olmaktadır. Phalanx ve Goalkeeper gibi tipik CIWS sistemleri, bağımsız sensör donanımına sahip olup, efektör olarak küçük/orta kalibre (20mm/30mm) silah sistemleri kullanmaktadırlar.
CIWS sistemlerinin günümüz gemi savar tehdidine karşı etkinlikleri aşağıdaki faktörler nedeniyle sınırlı kalmaktadır;
- Yaklaşmakta olan gemisavar füze ancak gemi yakınlarında imha edilebildiğinden füze kalıntıları gerek gemi, gerekse mürettebatı için hala yeterli bir tehdit potansiyeline sahip olacak ve belki de geminin görev dışı (mission kill) kalmasına yol açacaktır.
- Ateşlenen mermilerin dağılımları önleme menzili dışında yaklaşmakta olan füzenin çapından çok daha büyük olacağından düşük vuruş ihtimaline yol açabilecektir.
- Silah mermileri takip radarı tarafından hedefe yönlendirilmiş olsa da deniz şartlarının etkisi, mekanik ve yazılımsal hatalar gibi CIWS sistemi tarafından yeterli ölçüde kontrol veya telafi edilemeyecek çok sayıda fiziksel parametre bulunmaktadır.
Gerçekte bir CIWS sistemi hedefe istatistiksel bir temel üzerine angaje olur, menzil arttıkça hatalar artar, dolayısıyla da vuruş ihtimali azalır. Bir CIWS sisteminin etkili menzili (300 m ile 2.000 m arasındaki menzillerde kabul edilebilir toplam vuruş olasılığı) ile buna bağlı olarak angajman için kullanılabilecek süreyi (1 ila 5 saniye arasında) göz önünde bulundurduğumuzda, yaklaşmakta olan tek bir füzenin bile güvenli bir uzaklıktan imha edilebilme olasılığının oldukça düşük olduğu görülecektir. Çok-tehditli bir senaryoda tüm tehditlerin imha olasılığı neredeyse ‘0’a kadar düşmektedir.
Genel olarak gemisavar tehditlerine, füze kalıntılarının gemiye çarpıp hasara yol açabileceği mesafenin uzağında angaje olunmalı ve imha edilmelidirler. Ses üstü (süpersonik) hıza sahip bir füzenin saldırısında ise tehdidin açık bir biçimde 2.000 metreden daha uzak bir mesafede tam olarak imha edilmesi gerekmektedir.
Sonuç olarak etkili menzil, vuruş olasılığı ve imha olasılığı açısından sahip oldukları kısıtlamalar nedeniyle CIWS sistemleri, yaklaşmakta olan tek bir füze tehdidine karşı bile konuşlanmış oldukları gemilere yeterli bir koruma sunamayabilirler. Dolayısıyla yüksek değerli su üstü platformların yakın hava savunması ihtiyacının sadece CIWS yerine, CIWS + Nokta Savunması Füze Sistemi (PDMS) üzerinden karşılanması daha etkin bir çözüm olacaktır.
ABD Donanması’nın gemisavar sorunu ile başa çıkmak için özel olarak tasarlanmış ilk SAM sistemi, Temel Nokta Savunma Füze Sistemi veya BPDMS idi. BPDMS ilk olarak Şubat 1967’de USS BRADLEY (FF-1041) gemisinde test edildi. BPDMS, Mk-112 ASROC fırlatıcısının küçültülmüş modeli olan MK-25 fırlatıcısı içinde modifiye edilmiş ~ 16 deniz mili (30 km) menzilli 8 RIM-7E Sea Sparrow füzesi ve Mk-115 atış kontrol sisteminden oluşuyordu.
General Dynamics şirketi de M163 Vulcan sistemi üzerinden sonradan Phalanx olarak adlandırılacak olan Vulcan Phalanx sistemini geliştirmeye başladı. İlk prototip 1973 yılında ortaya çıktı ve 1977 yılındaki yoğun karıştırma ortamında küçük hedefleri tespit edebildiği testlere kadar birçok atışlı/atışsız teste tabi tutuldu. Atışlı testlerde kullanılan bütün hedefleri imha eden, donanmanın tüm bakım ve güvenilirlik gereksinimlerini karşılayan Phalanx’ın ilk seri üretim sistemleri 1980’de hizmete girdi.
1982 yılında İngiltere ile Arjantin arasında yaşanan Falkland Adaları Savaşı sırasında Exocet gemisavar füzeleri ile vurulan İngiliz gemileri, gemisavar tehdidine bir kez daha dikkatleri çekti. Vurulan ve batan İngiliz gemilerinde Phalanx olsaydı, saldırılarda göstereceği performansı tespit edebilmek ve sistemi iyileştirmek için Kasım 1983’de Mk-15 Mod 0 Phalanx (Blok 0) gerçek savaş başlıklı füzelerin de kullanıldığı uzun bir test ve geliştirme sürecine alındı.
1978 yılında Blok 0 modeli ile başlayan Phalanx üretim ve geliştirme süreci, 1999 yılında Blok 1B modelinin kullanıma girmesiyle devam etti. Phalanx’a (Blok 1B) entegre edilen stabilize bir Elektro Optik sensör sayesinde asimetrik tehditlerin ve düşük görünürlüğe sahip füzelerin tespit edilebilmesi yeteneği kazandırılmıştır. Otonom olarak çalışabilen Phalanx, kurulu olduğu geminin savaş yönetim sistemine de bağlı olarak savaş harekat merkezinden de kullanılabilir.
Phalanx Gelişim Süreci
Phalanx tasarımında 6 namlulu ve 20 x 102mm mühimmat kullanan M61 Vulcan Gatling silahı kullanılmıştır. Namlu, Blok 0 – Blok 1A modellerinde 76 cal. (1520 mm / 60 inch), Blok 1 B modelinde ise 99 cal. (1980 mm / 78 inch) uzunluğundadır. Atışa hazır 990 mühimmat yüklü Blok 0 ve 1550 mühimmat yüklü Blok 1 model Phalanx dakikada 3000 atış hızındadır. Atışa hazır 1550 mühimmat yüklü Blok 1A ve 1B modellerinde ise atış hızı dakikada 4500 adede yükselmiştir. 1490 metre etkili menzili bulunan Phalanx, Seyreltilmiş Uranyum (DU), Tungsten, Tungsten alaşımlı Çelik çekirdekli ve Zırh Delici Sabot kullanan mühimmatlar kullanabilir. Mühimmatlar patlayıcılı ya da parçacıklı olmadığı için direk isabetle savaş başlığını patlatarak (hard kill) ya da hedefi hareketsiz hale getirecek şekilde vurarak (soft kill) etkisiz hale getirmeye çalışır.
Phalanx Çalışma Şekli:
- Phalanx, mühimmat yüklü, açık ve ototmatik çalışma durumunda.
- Arama radarı 10 milden gelen tehdidi/tehditleri tespit eder, izlemeye başlar, bilgisayar tehdit önceliğini belirler.
- Arama radarı takibe devam ediyor; bilgisayar tehdidi doğrular; atış kontrol radarı 5 mil mesafeden itibaren hedefe kilitlenir.
- Yaklaşık 2 mil mesafeden (veya bilgisayar tarafından atanan en uygun mesafeden) silah Tehdit 1’e ateş açar ve sert veya yumuşak bir ölüm elde edilene kadar ateşe devam eder.
- Phalanx, Tehdit 2’ye yönelir veya ateşi keser.
- Phalanx olası tehditler için aramaya devam eder.
- Phalanx’a ilk fırsatta yeniden cephane yüklenir.
Phalanx’ın Kullanıldığı Olaylar…
17 Mart 1987’de, Fransız yapımı AM39 “Exocet” füzeleri ile silahlandırılmış Irak F1 savaş uçakları Oliver Hazard Perry (bizdeki Gabya sınıfı) USS STARK’a (FFG-31) saldırdı. Birisi patlamayan iki AM39 Exocet füzesi köprü üstüne çarptı. Otuz yedi Amerikalı denizci öldü ve 21’i yaralandı. MK-15 Phalanx BEKLEME modundaydı ve devreye girmedi. MK-36 Chaff (SRBOC) karşı tedbir sistemi de kullanılabilir durumda değildi. Irak F1’i geminin Hedef Aydınlatma Radarı’nın kör noktasında olduğu için SM-1 Standard füzesi devreye giremedi.
1.Körfez Savaşı sırasında 25 Şubat 1991’de USS Jarrett (FFG-33), USS Missouri (BB-63) ve İngiliz muhrip HMS Gloucester’dan (D96) birkaç mil uzaktaydı. O gün gemilere Irak tarafından Silkworm (Sovyet SS-N-2 Styx’in Çin kopyası) füzesi ile saldırı düzenlendi. USS Missouri, Mk-36 SRBOC sahte hedeflerini ateşledi. USS Jarrett’in Phalanx’ı otomatik hedef tespit modunda çalışıyordu fakat arızalanarak USS Missouri’nin sahte hedef bulutunu hedef aldı ve ateş açtı. Dört mermi, USS Jarrett’e yaklaşık 5 km uzaklıktaki USS Missouri’ye isabet etti ama personel zarar görmedi. HMS Gloucester, Irak Silkworm füzesini yok eden bir Sea Dart füzesi ateşledi. Bu olay, bir gemi füzesinin ilk kez denizde savaş koşulları altında bir gemisavar füzesini vuruşu oldu.
4 Haziran 1996’da Japon Deniz Öz Savunma Gücü’nün (JMSDF) Asagira sınıfı Yugiri destroyeri, tatbikat sırasında radar yansıtıcı bir hedefi çeken bir ABD’nin A-6 Intruder jetini yanlışlıkla düşürdü. Pilotların sağ kurtulduğu olayda Yugiri’nin radarı, sahte hedef yerine uçağa kilitlendi. Kaza sonrası inceleme kurulu, gemideki Phalanx’ın manuel kontrolde olduğu ve topçu subayının A-6’nın CIWS nişanlama hattından çıkmadan önce ateş etme emrini verdiği sonucuna vardı.
RAM (Rolling Airframe Missile)
RIM-116 RAM, ABD ve Almanya tarafından ortak geliştirilen, gemisavar seyir füzelerini, asimetrik hava ve yüzey tehditlerini yok etmek için tasarlanmış düşük maliyetli, hafif, hızlı tepki veren, ateşle ve unut bir nokta savunma füze sistemidir.
Füzenin tüm versiyonları için, füze fırlatmadan sonra gemi desteği gerekli değildir. Orijinal Blok 0 füzesi, FIM-92 Stinger füzesinin kızılötesi arayıcı başlığı ve AIM-9 Sidewinder füzesinin savaş başlığı ile roket motorundan oluşmaktadır. Blok 0 modeli konuşlu olduğu geminin savaş yönetim sistemine bağlı olarak hedefe gemi radarı tarafından yönlendirilip terminal aşamada Kızılötesi (IR) arayıcı başlığını kullanarak hedefe isabet sağlar.
8-9 km azami menzile sahip at ve unut tipinde olan RIM-116 Blok 1/1A/HAS (Helikopter, Uçak ve Su Üstü) RAM füzesinde, gemisavar füzelerin yaydığı radar sinyallerini arayan pasif RF (Radyo Frekans) sinyal tarayıcı bir güdüm sistemi vardır. RIM-116 Blok-1A/HAS RAM Füzesi, üç farklı atış moduna sahiptir. Bu modlar Pasif RF/IR Güdüm, sadece AIR (Otomatik IR) Güdüm ve IR Çift Mod Etkin (IRDM, Pasif RF+IR, bu Modda RAM Füzesi Pasif IR Güdüm prensibinde fırlatılır ancak hedef füze RF yayın yapmaya başladığında yada RF yayın tespit edildiğinde Pasif RF Güdüm prensibi uygulanmaya başlar) Güdüm prensibi olarak tanımlanabilir. RAM Füzesi safkan bir gemi savar füzesi önleme füzesi olarak kabul edilebilir.
ABD ve Alman Deniz Kuvvetlerince icra edilen 340’ın üzerindeki test atışları sırasında RAM Sistemi’nin vuruş olasılığı %95, doğrudan temas olasılığı ise %90 olarak gerçekleşmiştir. Testler kapsamında atışlar ses altı sürate sahip Kormoran, Exocet ve BQM-34S hedef uçağı ile ses üstü hıza sahip MQM-8 Vandal hedef füzesi kullanılarak; Ses altı Doğrudan Taarruz, Ses üstü Dalış (30 derecelik açı ile), Ses üstü Doğrudan Taarruz, Ses üstü Çoklu Taarruz, Ses üstü Manevralı Taarruz ve Ses altı Güneşi Arkaya Alarak Taarruz gibi birbirinden farklı Gemisavar Füze Savunması (ASMD) senaryosu uyarınca icra edilmiştir.
1990 yılından bugüne üretimde olan RAM Sistemi üzerinde etkinliğini daha da artırmak maksadıyla zaman içinde bir dizi iyileştirme gerçekleştirilmiştir. Bunlardan sonuncusu artık pazarda yerlerini almaya başlayan yüksek sürat ve manevra kabiliyetine sahip gemisavar tehditleri ile başa çıkabilmek için tasarlanan RIM-116 Blok 2 iyileştirmesidir. Çalışmalarına 2007 yılında başlanan 4. nesil RAM Blok 2 iyileştirmesi sonucunda bir yandan RF alıcısının hassasiyeti ve hedef belirleme kabiliyeti önemli ölçüde iyileştirilirken, diğer yandan da RIM-116 füzesinin manevra kabiliyetinde ve azami menzilinde (~14km) kayda değer artışlar sağlanmıştır.
RAM ve Phalanx sistemlerinin evrimi olan SeaRAM sistemi, Phalanx CIWS Blok 1B’nin Arama ve Takip Radarı, Elektro Optik sensörü ve Bilgisayar sisteminin 11 adet RIM-116 Blok 2 füzeli RAM sistemiyle birleşiminden oluşur. Çalışma prensibi Phalanx Blok 1B ile aynı olan SeaRAM ile ses üstü gemisavar füzeler de dahil olmak üzere hava ve su üstü hedefleri daha uzun menzilden etkisiz hale getirmek mümkün olmaktadır. SeaRAM sistemi de otomatik çalışmasına ek olarak konuşlu olduğu geminin savaş yönetim sistemine de bağlı olarak çalışabilir.
ADA Sınıfı Korvetler ve RAM Kullanımı
Türk Deniz Kuvvetleri’nde ADA Sınıfı Korvetlerin Öz Savunma Füze Sistemi olarak kullanıma giren RAM Mk-31 Güdümlü Mermi Silah Sistemi, 21 atışa hazır RIM-116 Blok-1A/HAS (Helikopter, Uçak ve Su Üstü]) Füzelerinden oluşan Mk-44 Güdümlü Mermi Paketi, 21 hücreli Mk-49 Güdümlü Mermi Lançeri (GML) ve alt sistemlerinden oluşmaktadır. Sistemin konumlandığı yer gemilerin kıç bölümünde, helikopter hangarının hemen üzeridir.
ADA sınıfındaki RAM sistemi; gemideki 3-B özellikli arama radarı olan Aselsan üretimi SMART-S Mk2 (düşük radar izine sahip gemisavar füze tespit mesafesi 40-50km) ve RF sinyallerin tespit ve teşhisini yapan ARES-2N Radar Elektronik Destek Tedbirleri Sistemi ile birlikte çalışmaktadır.
ARES-2N (EDT/ESM) sistemi, RF sinyali yayan gemisavar (veya diğer hava hedefleri) gibi hedeflerin erken tespiti ve hedef türünün teşhisi ile yön ve yükseklik açılarını hassas olarak tespit edilebilmektedir.
Gemisavar füzesinin radar güdüm prensibini kullandığı durumlarda RAM Füzesi çift güdüm (Pasif RF+IR) modunda kullanılır. Yani Pasif RF Sinyal Arayıcı Antenler, hedefin yaydığı RF sinyallerini tespit eder, hedefin geldiği sektöre füzenin IR Arayıcı Başlığını yönlendirir, hedefi bulur ve kilitlenir. Bu şekilde IR Arayıcı Başlığın nereye bakması gerektiği pasif RF tespit sistemi tarafından belirlenir.
Gemisavar füzesi hedefi Penguin gibi IR güdümlü, yani radar emisyonu olmayan pasif bir füze ise veya RF Arayıcı Başlığını hedefe bir kaç kilometre kalana kadar açmayan tipte bir füze ise, AIR denilen Otomatik IR Güdüm Modunda atış yapılır. RAM’in IR Arayıcı Başlığı fırlatıcıdan çıkış ve uçuş sırasında aktif olarak çalışarak, uçuş rotası üzerindeki IR izine sahip hedefi bulur ve ona kilitlenmeye çalışır. RAM Füzesinin hangi atış modunu kullanacağı atıştan önce belirlenebilir.
Gemisavar füzesi saldırısı düşman hava araçları, savaş gemisi veya denizaltıları tarafından olabileceği gibi kara üzeri konuşlu kıyı fırlatıcılardan da yapılabilir.
ADA Sınıfının Hava Savunması Yeterli mi?
ADA sınıfı gemimizin tek başına görev yaptığı ve hedef füzenin 20km mesafede tespit edildiği olası bir saldırı senaryosunda; ses altı uçuş yapan Exocet veya Harpoon benzeri bir füze, yaklaşık 900km/saat (250m/sn) hızı ile 20km’lik mesafeyi yaklaşık 80sn sürede uçabilir. Önleme için gemideki RAM Sisteminin kullandığı RIM-116 Blok-1A/HAS Füzesinin önleme mesafesinin azami 8-9km civarında (bu rakam yeni geliştirilen Blok 2 versiyonunda %50 uzayacak) olduğunu dikkate aldığımızda ilk gemisavar füzesinin tespitinin yapıldığı 20km uzaklık ile ilk angajmana başlanacak savunma hattı olan 8km menzil arasındaki 12km mesafenin uçuş süresi yaklaşık 48-50sn (füzenin uçuş sırasında yapacağı manevralara göre bu süre değişebilir) olacaktır. Bu yaklaşık 50sn süre zarfında geminin savunma sistemlerinin (hard ve soft kill) angajmana hazırlandığı ve personelin savaş yerlerindeki hazırlığını tamamladığı düşünülebilir.
Son 8km menzilde ise RAM Mk-31 Güdümlü Mermi Silah Sistemi’nin atış konumuna geçerek hedef angajmanına başladığı varsayılmıştır. 8km’nin anlamı, ses altı hızda yaklaşan bir füzenin hedefe karşı geminin kendini korumak için toplam 32sn angajman süresi olacağıdır. Bu süre zarfında RAM Sisteminin yaklaşan füzeyi tek veya çoklu salvo atış yöntemleri uygulayarak imha etmesi beklenir. Son 8km’lik aktif savunma hattında geminin sahip olacağı 32sn’lik angajman süresinde, düşük yoğunluklu (1-2 füze) ve ses altı füze saldırı senaryolarında RAM Sisteminin angajman için yeterli zamanı olacaktır.
En iyimser tahmin ile 8km angajman menziline aynı anda ama farklı yönlerden gelen 4 ayrı gemisavar füzesine karşı ikili salvoda 8 RAM füzesi atışı 32sn içinde yapılabilir. Tek salvoluk bir atış protokolü uygulandığında 32sn içinde maksimum 8 ayrı gemisavar füzesine angajman yapılabilir, ama ikili salvoda 32sn içinde en fazla 4 ayrı gemisavar füzesine karşı angajmana girilebilir.
Eğer Mach 3 (yaklaşık 3.600km/s veya 1.000m/sn) gibi bir hızda uçan ses üstü bir gemisavar saldırısı durumunda ise reaksiyon süreleri doğrusal olarak düşer. Geminin bu tehdidi 20km’de tespit edip, 8km kala angajmana girmesi durumunda ses üstü bir füzenin 12km mesafeyi uçma süresi sadece 12sn olacaktır. Geminin 8km’lik angajman menzili içinde hedefe angajman için 8sn süresi olacaktır. Bu süre zarfında RAM ile yaklaşık iki füze atışı yapılabilir.
Doğal olarak ses üstü hızlarda uçan füzelerin önlenmesinin ideal çözümü harp gemilerinin daha uzun menzilli sensör ve önleme kabiliyetli silah sistemleri ile donatılması gerekliliği, verilen bu basit senaryolarda dahi görülmektedir.
RAM Mk-31 Güdümlü Mermi Silah Sistemi’nin ADA Sınıfı Korvetler üzerindeki konumu nedeniyle görüş hattı dışındaki sektörden gelebilecek çoklu füze tehditlerine karşı geminin zafiyet yaşayabileceği değerlendirilebilir. Bu duruma karşı geminin manevra yaparak RAM Sisteminin görüş açısını sağlayacağı düşünülebilir, ama çoklu ve yoğun bir saldırı senaryosunda geminin manevra yaparak bu açığı kapatması mümkün olmayabilir.
Ada sınıfı gemilerin fiziki yapısı nedeniyle özellikle baş tarafına ilave bir CIWS sisteminin entegre edilmesi mümkün olmayabilir. Bunun yerine 76/62mm Oto Melara Compact Topunun CIWS görevi yapacak şekilde modernizasyonudur. Aselsan, TüBiTAK SAGE ve MKEK iş birliğiyle 35mm KORKUT Sistemi için geliştirilen Parçacıklı Mühimmat’ın bir benzerinin, 76mm mühimmat için geliştirilmesi durumunda, mevcut 76mm baş topunun CIWS görevinde etkinlikle kullanılması mümkün olabilir. Son olarak İtalyan Oto Melara (Leonardo Defence Systems) Firmasının geliştirdiği 76mm DART Güdümlü Mühimmatının ADA Sınıfı Korvetlere entegrasyonunun yapılması durumunda, gemilerin gemisavar füzelere karşı kendilerini 360 derece olarak savunabilmeleri mümkün olabilir. Bu şekilde DART Güdümlü Mühimmat kabiliyetinin kazandırılması ADA Sınıfı Korvetlerin beka kabiliyetini önemli ölçüde artırabilecektir.
Bir diğer üzerinde durulması gereken konu ise, RAM Füzesinin minimum angajman menzilinin 800m civarında olmasıdır. RAM Sisteminin sağladığı koruma kalkanında gemisavar füzesi sızması olursa, geminin soft-kill sistemler haricinde başka bir şansı kalmamaktadır. İlave bir CIWS Sistemi RAM Sisteminin sağladığı dış savunma kalkanından sızabilecek gemisavar füzelere karşı ilave sigorta görevi yapabilir.
Önerilen İçerik:
https://www.savunmasanayist.com/aselsan-gokdeniz-yakin-hava-savunma-sistemi/
Kaynak: SavunmaSanayiST.com