Amfibi gemiler, askeri birlikleri, silahları ve malzemeyi düşman veya potansiyel düşman bölgesine denizden veya havadan taşımak üzere dizayn edilmiş gemilerdir. Modern anlamda amfibi gemiler, özellikle İkinci Dünya Savaşı’nda Pasifik Cephesi’nde Amerika Birleşik Devletleri (ABD) tarafından yaygın olarak kullanılmıştır. Savaş esnasında Pasifik Cephesi’ndeki mesafelerin fazla olması, “Kıyıdan Kıyıya Amfibi Harekât” olarak adlandırılan birinci nesil amfibi harekâtın uygulanabilirliğini ortadan kaldırmıştır. Bu nedenle ABD, hizmete soktuğu yeni tip amfibi gemiler (LST vb.) ile denizde konuşlanma yeteneğini geliştirmiş, “Gemiden Kıyıya Amfibi Harekât” olarak adlandırılan ikinci nesil amfibi harekâtı uygulamaya başlamıştır. 1960’lardan sonra yine ABD’nin geliştirdiği deniz hava vasıtaları sayesinde üçüncü nesil amfibi harekât olarak tanımlanan “Gemiden Hedefe Manevra” uygulama alanı bulmuştur.
Gelişen amfibi harekâta paralel olarak başlangıçta sadece birliklerin intikali amacıyla kullanılan amfibi gemiler; zamanla bindirilen birliklerin harekât bölgesinde kullanılacağı zamana kadar denizde idamesinin sağlanabileceği şekilde geliştirilmiştir. Ayrıca, amfibi çıkarma araçlarının ve küçük çıkarma vasıtalarının geliştirilmesi sonrasında, bu araçlar denizde gemiden indirilerek düşman plajına bağımsız çıkmalarını sağlayacak şekilde havuzlu olarak dizayn değişikliğine uğramış, deniz hava vasıtalarının yaygın kullanım alanı bulması neticesinde ise, daha fazla sayıda hava aracını üzerinde barındıracak ve birliklerin hava vasıtalarıyla hedef bölgesine intikaline imkân verecek şekilde gelişme göstermiştir.
Özetle, Tank Çıkarma Gemisi (LST) ile başlayan modern amfibi çıkarma gemi dizaynı Havuzlu Amfibi Çıkarma Gemisi (LSD) ile devam etmiş, daha sonra temel olarak hava vasıtalarını taşıma kabiliyeti esas alınarak Havuzlu Çıkarma Gemisi (LPD), Havuzlu Helikopter Gemisi (LHD), Helikopter Gemisi (LPH) ve Helikopter Hücum Gemisi (LHA) Tipi Amfibi Çıkarma Gemileri geliştirilmiştir. Günümüzde dünya bahriyelerindeki mevcut gemiler ve devam eden gemi projeleri incelendiğinde; ülkelerin LPD/LHD Tipi Amfibi Çıkarma/Hücum Gemisi Projelerine ağırlık verdiği görülmektedir. Günümüzde, dünya bahriyelerinde mevcut amfibi gemi ve sınıfları tabloda belirtilmiştir.
Modern Amfibi Harekât Konseptleri
Gelişmiş amfibi güce sahip ülkelerin amfibi konseptleri incelendiğinde; Gemiden Hedefe Manevra (Ship to Shore Movement), Ufuk Ötesi Harekât, Seferi Harekât, Denizde Konuşlanma olarak adlandırılan amfibi harekât konseptleri üzerinde yoğunlaştıkları görülmektedir.
Gemiden Hedefe Manevra Konsepti, çıkarma yapacak unsurların tahkim edilmiş olan plaj bölgesi yerine doğrudan hedefe ulaşmalarını ve sahilde en az birlikle bulunacak şekilde hava vasıtaları ve amfibi hücum araçlarının kullanımını öngörürken, Ufuk Ötesi Harekât Konsepti ise düşman açısından yüksek değerli hedef olan amfibi çıkarma gemilerinin ve diğer destek unsurlarının düşmanın etkili ateş vasıtalarının menzili dışında konuşlanarak amfibi birliklerin, amfibi gemilerin bünyesinde bulundurduğu hava vasıtaları, amfibi hücum araçları ve amfibi çıkarma araçları ile düşman sahiline intikalini kapsamaktadır.
Denizde Konuşlanma Konsepti, amfibi birliklerin planlama aşamasından itibaren denizde hazır olarak bulundurulmasını ve harekât bölgesinde kendi kendine yeterli bir kuvvet yapısına sahip olunmasını öngörmektedir. Seferi Harekât Konsepti ise amfibi harekâtın; diğer ülkelerde sahip olunan/kullanılan üsler ve amfibi/lojistik destek gemilerinin (LST, LSD, LPD, LHD, LPH, LHA, LCC, LSL, AOR vb.) sağlayacağı yetenekler sayesinde hedef bölgeye istinaden icra edilmesini kapsamaktadır.
LPD/LHA/LHD kullanan ülkelerin genel konseptleri incelendiğinde, amfibi gücün ilave lojistik destek sağlanmadan 30 gün süreyle bağımsız harekât icra edebilmesi, lojistik destek sağlanarak ise ana karadan uzak mesafelerde uzun süre harekât icra edebilme yeteneğine sahip olmasının esas alındığı görülmektedir.
Amfibi gemiler yakın dönemde; Irak Harekâtı (2003), Bangladeş’te meydana gelen tsunami felaketi (2004), Lübnan Krizi (2006), Libya Harekâtı (2009) ve Haiti Depremi’nde (2010) aktif olarak kullanılmıştır. İcra edilen harekâtlarda; Afet ve Acil Durum (AFAD) Harekâtı ve İnsani Yardım Harekâtı kapsamında sağlanan hastane yetenekleri, tatlı su üretme ve sahile elektrik sağlama imkânlarının ön plana çıktığı görülmüştür. Ayrıca, ABD’nin Atlantik ve Pasifik bölgelerinde meydana gelebilecek doğal afetlere müdahale için Norfolk ve San Diego üslerinde göreve hazır amfibi görev grupları (1 LHD, 1 LPD ve 1 LSD) bulundurduğu bilinmektedir.
Çok Maksatlı Amfibi Hücum Gemisi (LHD) Projesi ve ANADOLU
Türk Deniz Kuvvetleri için gelişim sağlanması gerekli alanlardan biri de intikal kabiliyeti ve hareket kabiliyetidir. Geçen on yıllık süre içinde küresel veya bölgesel olarak yaşananlar, Türk Deniz Kuvvetleri’nin değişkenlik gösteren olaylar karşısında ani reaksiyon gösterebilen, kriz bölgelerinde harekât icra edebilen, insani yardım harekâtı yapabilen bir yapıda kuvvete ihtiyacı olduğunu göstermiştir. Bahse konu ihtiyaç, uzak mesafelere güç aktarımı yapabilen, hava imkân ve kabiliyeti olan, geniş hacmi ile araç ve insanların belli bir süre korunaklı şekilde barınabileceği Çok Maksatlı Amfibi Hücum Gemisi’nin (LHD) tedarik edilmesini dikte etmiştir.
LHD Projesi; LCM (Mekanize Çıkarma Aracı), AAV (Amfibi Hücum Aracı), LCVP (Zırhlı Personel Taşıma Aracı), rehberleme maksatlı komutan vasıtası ve RHIB (Sert Karinalı Şişme Bot) tedariklerini kapsamaktadır. LHD, helikopterler ile birlikte muhtelif amfibi araç ve Amfibi Deniz Piyade Taburunu taşıma kabiliyetine sahip olacaktır. LHD sözleşmesi 1 Haziran 2015 tarihinde imzalanmış ve proje faaliyetlerine 18 Eylül 2015 tarihi itibarı ile başlanmıştır. Türk Deniz Kuvvetlerinin ayrıca, amfibi harekâtta ani reaksiyon göstermek maksadıyla LHD’de konuşlandırmak üzere Hava Yastıklı Çıkarma Aracı Projesi de bulunmaktadır.
Türk Deniz Kuvvetlerinin ilk LHD’si olacak ANADOLU’nun “İlk Sac Kesim Töreni” 30 Nisan 2016 tarihinde Sedef Tersanesi/Tuzla’da icra edilmiştir. LHD’nin 2021 yılında Türk Deniz Kuvvetlerinde hizmete girmesi planlanmaktadır. Tamamlandığında Türk Deniz Kuvvetleri’nin en büyük tonaja sahip gemisi olacak ANADOLU’nun genel özellikleri tabloda sunulmuştur.
ANADOLU’nun envantere girmesiyle birlikte, amfibi harekât imkân ve kabiliyeti ile birliklerin intikaline yönelik sürat ve taşıma kapasitesi artacak, böylece harekât planlamasında etkinlik ve esneklik sağlanacaktır. Bu yeteneklere ilave olarak, komuta kontrol gemisi görevini üstlenebileceği gibi, büyük çaplı idari/lojistik nakliyat görevlerini de icra edebilecektir. Bu sayede, sadece yakın coğrafyada değil, dünyanın herhangi bir bölgesinde etkinlikle harekât icra edilebilecek ve ortaya çıkabilecek krizlere müdahalede bulunma imkân ve kabiliyetine sahip olunacaktır.
Yazar: Dz. Yzb. Doğan ÇAT Kaynak: Deniz Harp Enstitüsü